Sağlık Haberciliğine Yön Verenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

“UZMANLAR ERKEN TANI, TEDAVİ SÜRECİ VE YOLLARINI ANLATMALI”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER
 

Televizyon kanallarındaki sağlık programlarının neredeyse kadrolu doktorları olduğunu söyleyen Sağlık Muhabiri Deniz Biliroğlu Gürel, “Programa çıkan uzmanları seçerken artık şunu yiyin bunu yemeyin diye reçete vermek yerine konunun uzmanları tarafından erken tanı, tedavi süreci ve yolları anlatılmalı” dedi.

Sağlık haberlerinde ve programlarında en önemli konu halka doğru bilgiyi en anlaşılır şekilde aktarmaktır. Geçmişten günümüze bakıldığında hem sağlık alanındaki hem de basın yayın organlarındaki teknolojik gelişmelerin haberi daha ulaşılabilir kıldığını belirten Sağlık Muhabiri Deniz Biliroğlu Gürel, konu ile ilgili şunları söyledi: "Burada dikkat edilmesi gereken önemli noktaysa haberin doğruluğudur. Gazeteci sağlık alanında kendisine gelen her bilgiyi yayınlayamaz. Öncelikle haber değeri var mı, varsa gelen bilgi doğru mu? Bunlardan eminse haberin taraflarıyla konuşarak objektif haber yapmalı. Her ne kadar haber başlıkları konusunda gazetecilerden dert yakınılsa da haber olmak için de can atan çok sayıda da sağlık çalışanı var. Bu nedenle gazeteci kendisine verilen her bilgiyi akıl süzgecinden geçirerek haber yapmalı.

Özellikle gazetelerde haber çok sayıda kişinin süzgecinden geçerek sayfada yer alır. Yani muhabirin yaptığı haberin başlığı çoğu zaman değişebilir, haber kısaltılabilir. Haber kaynağı da bu gibi durumlarda haberde hoşuna gitmeyen bir şeyle karşılaştığında genelde bunu bilemediği için gazeteciye tavır alabilir ya da vatandaş gereksiz yere umutlanabilir. Bence bu gibi durumların çözümü için sayfa editörlerinin sağlık alanında uzmanlaşmış olmalı.

Sağlık direk insanı ilgilendiriyor. Hepimizin çevresinde ufak tefek sağlık problemleri yaşayan kişiler var. Yapılan her haber bir şekilde hayatımıza dokunuyor.  Sağlık muhabirinin haber kaynakları sağlık çalışanları, halk ve Sağlık Bakanlığı’dır.


En Önemli İki Unsur Objektiflik ve Gazetecinin Meslek Etiği
Sağlık haberlilerinde dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri objektiflik ve gazetecinin meslek etiği. Haber kaynaklarıyla, PR temsilcileriyle ve firma yetkilileriyle gerekenden fazla dostluk ve herhangi bir beklenti içinde olunmamalı. Böyle bir durum olduğu takdirde haber kaynağı hoşuna gitmeyen bir haberin yayınlanmasını durdurabilir. Ya da istediği haberi yaptırmak için baskı yapabilir. Gazeteci bakanlığın da gazetecisi olmamalı.

Sağlık haberi bir olay haberiyse her iki tarafından eşit oranda görüşlerine ve bir de uzman görüşüne yer verilerek hazırlanmalı. Haber, sağlık alanındaki bir gelişmeyi içeriyorsa vatandaşın anlayabileceği dilden anlaşır şekilde verilmeli.

İdeal Sağlık Muhabiri Konusuna Hakim, Uzmanlaşmış Olmalı
İdeal sağlık muhabiri konusuna hakim, uzmanlaşmış olmalı. Sağlık muhabiri halka hizmet eder amacı vatandaşı bilgilendirmek olmalı.
Sağlık haberleri halkın büyük bir kesimini ilgilendirdiği için kullanılacak dil de tıbbi terimlerden uzak sade ve anlaşılır olmalı. Görsel materyallerin ise irrite edici olmamasına özen gösterilmesi.


Sağlık Programlarının Kadrolu Doktorları Var Nerdeyse
Kanallarda gördüğümüz sağlık programlarında kadrolu doktorları var nerdeyse. Hatta çoğu tıp doktoru bile değil. Bu isimler sırayla tüm kanalları geziyorlar. Genelde seçilen konular kanser veya tüp bebek üzerine oluyor. Bunlarla ilgili çok doğru bilgiler verilse de artık vatandaş bile bunları ezberledi onlar da çıkıp anlatabilecek neredeyse. Programa çıkan uzmanları seçerken artık şunu yiyin bunu yemeyin diye reçete vermek yerine konunun uzmanları tarafından erken tanı, tedavi süreci ve yollarını anlatmalı.

Yanlış Bilginin de İnternet Ortamında Yer Aldığının Unutulmaması
Vatandaş artık bir sağlık problemi olduğunda hemen Google’dan arama yapıyor. En son bu durum kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden gencin bilgisayarında da kalp krizi belirtilerini aradığı haberlere konu oldu.

Bunu hepimiz yapıyoruz. Teknolojinin getirdiği bir süreç olarak görüyorum. Ancak dikkat edilmesi gereken yanlış bilginin de internet ortamında yer aldığının unutulmaması gerektiği. Buna bağlamda gereksiz paniğe neden olmadan kullanıldığı takdirde faydalı olabileceğini düşünüyorum.

Gazetecinin En Büyük Tatmini İmzasıdır
Sağlık Bakanlığı’nın yayınları takip ettiğini biliyorum. Ancak hasta haklarının ihlali, yanlış bilgilendirme, ürün reklamı gibi durumlarda yaptırımların artırılması gerektiğini düşünüyorum.
Gazete ya da dergi haberlerini internet siteleri sıklıkla kullanıyor. Haberlerde kaynak kesinlikle belirtilmeli. Çünkü ortada gazetecinin emeği var ve gazetecinin en büyük tatmini imzasıdır."


Deniz Biliroğlu Gürel Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Mezun olmadan  Hürriyet Gazetesi’nde Pako isimli hayvan severlere yönelik köşe hazırlamaya başladı. 2006 yılında Hürriyet Gazetesi’nde çalışmaya başladı. 2009 yılında da Habertürk Gazetesi’nde sağlık muhabiri olarak çalışmaya başladı. TEB 2012 En iyi sağlık haberi ödülü aldı.

Türk Hava Kurumu Üniversitesi'nde iletişim dersleri verdi. Kids& Gourmet Dergisi yazarı.

 

Etiketler | Yorum Yok

SAĞLIĞIMIZ GÜVENLİ ELLERE EMANET EDİLMELİ


Türkiye’de ilk defa, sağlık haberciliği alanında çalışan iletişim fakültesi akademisyenleri, sağlık muhabirleri ve bürokratlarla bu alanda yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirildiği kitap “Sağlık Haberlerine Farklı Bakış” adıyla yayınlandı.

Türkiye’de ilk defa, sağlık haberciliği alanında çalışan iletişim fakültesi akademisyenleri, sağlık muhabirleri ve bürokratlarla bu alanda yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirildiği kitap “Sağlık Haberlerine Farklı Bakış” adıyla yayınlandı. " Kitapta 49 bürokrat, akademisyen ve gazeteci bir araya geldi, Sağlık Editörü ve Biyolog Esra Öz yazdı. Öz, dört yılı aşkın bir süredir, üzerinde çalıştığı “Sağlık Haberciliğine Yön Verenler” yazı dizisi ile Türkiye’de ilk defa bu alanda çalışan iletişim fakültesi akademisyenleri, sağlık muhabirleri ve bürokratlarla sorunları ve çözüm önerilerini içeren röportajlar yaptı. Bu çalışmayı, sağlık iletişimi ve sağlık haberciliğinin geliştirilerek, sağlık okuryazarlığı ve medyanın bilinçlendirilmesi için hazırlayan Öz, hayatımızın temel taşı olan sağlığın medyadaki yerini belirlemek için yaptığı bu çalışma ile temellerinin atılacağı sağlık haberciliğinin uzmanlaşmasında bir katkı sağlamayı hedefliyor.
 
Sağlık Haberciliğinde Uzmanlık Neden Gerekli?
“Sağlık haberciliği, gazetecilik mesleğine adım atar atmaz, haber yazmayı öğrenirken yapılacak bir iş değildir” diyen Öz, sağlık haberlerinin emin ellerde olması gerektiğini vurguluyor. 

Haberler, alanında uzman sağlık habercileri tarafından yapılmıyorsa “İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?”  sorusunun akla geldiğini belirten Öz, “Uzmanlaşma için gazetecilerin hakkını savunmak ve onların arkasında durulması gerekiyor. Akademik camianın çalışmaları eşliğinde sağlık habercilerinin tecrübelerini paylaşarak bir araya gelmesi ile güzel işlere imza atılacağına inanıyorum.  Doğru, etik ve güvenilir sağlık haberleri, sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmazdır. Sağlık Bakanı ve Meclis Sağlık Komisyon Başkanı da bu çalışmaya destek vererek bu alanda yapılacak çalışmaların öneminin üzerinde duruyorlar” dedi.
 
 
 
Sağlık Haberciliği Bir Uzmanlık Alanı Olarak Kabul Edilmeli!
Sağlık haberciliğinin uzmanlık alanı olması adına çabaları sonucu ortaya çıkan bu kitabın, ilk çalışmalarına yaklaşık 4 yıl önce başlayan Öz, şunları söyledi: “Sağlık haberciliği ve iletişimi üzerine çalışan hocalarımıza ulaşarak, bu alana emek vermiş meslektaşlarımla görüştüm. Bu kitap, sağlık haberciliğinde bir dönemin bakış açısını ortaya koymaktadır. Gazeteciler haber yaparken nelere dikkat ediyor, akademisyenler bu alanda yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyor, bilinçli bir adım atılması için öncülük edecek görüşler yer alıyor.”
 
 
Her Bilimsel Çalışmanın Haber Olmamalı
Sağlık haberciliğinde önemli olan noktanın bilimsel çalışmaların ışığında sade bir dille doğru bilgileri aktarmak olduğunu belirten Öz, “İşte bu noktada zamanla öğrenilen gerçeklerden birisi, her bilimsel çalışmanın haber olamayacağı, olmaması gerektiğidir. Bu ve bunun gibi birçok bilgi gazeteciler tarafından yaşanarak öğreniliyor. Bunların başta kuralı olsa ne güzel olur değil mi? Bu işi yapmak isteyen muhabire “Bunlara dikkat et.” demek, yol haritası sunarak, daha da kaliteli haberlere imza atmayı sağlamak mümkün” dedi.
 
Medya Kuruluşlarında Uzman Sağlık Muhabirlerine Yer Açılmalı Sağlık haberciliğinin kuralları oluşturulduğunda sağlık alanında çok fazla yanlış haber ile karşılaşılmayacağını kaydeden Öz, “Üzücü bir nokta da insanlar her haberi doğru olarak algılıyor. Mesela, doğal olana sevgi ve inanç insanları hata yapmaya daha fazla yaklaştırıyor. Her gün okuduğumuz sağlık haberlerindeki yanlışları gördükçe bu alandaki uzmanlaşmanın ne derece elzem olduğunu daha iyi anlıyorum.  Sağlık okuryazarlığının gelişmesi ve insanların bilinçlenmesi için öncelikle medya kuruluşlarında uzman sağlık muhabirlerine yer açılmalı ve sağlık muhabirlerine, ajans muhabirlerine, çeviri yapan ve istihbaratta yer alan gazetecilere de eğitim verilmeli. Çeviri haberlerinin yanlışlarla dolu aktarılması ve ajans muhabirlerinin yaptığı bazı haberler insanları boşuna umutlandırarak, büyük hayal kırıklığı yaşatması engellenebilir. Ayrıca gazetecilik gün geçtikçe kan kaybediyor ve güven sorunu yaşanıyor. Sağlık haberciliğinde ise bu çok daha fazla hissediliyor” diye konuştu.
 
 
Esra Öz Kimdir?
5 yıl süre ile Yazı İşleri Müdürü olarak çalıştığı Sağlık Dergisi’nde yeniliklere açık, araştırmalarına devam etti. Daha önce yapılmamışı yapmak istediği için hayata gözlemleyerek bakıyor.  Hazırladığı “Tıbbın Duayenleri”, “Hayatı Keşfeden Biyologlar”, “Dünya’da Türk Hekimleri ve Başarı öyküleri” ve Nörobilim ile ilgili röportaj ve haber serileri sağlık camiası tarafından büyük ilgiyle takip ediliyor.  2012 yılında Sağlık Bakanlığı Sosyal Medya hesaplarının kurulumu ve yönetiminde danışmanlık yaptı.   2013 yılında Med-Index sitesinin kurucusu ve Yayın Yönetmeni olarak çalıştı. 2014 yılı Nisan ayında Technical Assistance For Alignment İn Organ Donation Project (Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi) Senior Communication Expert (Kıdemli İletişim Uzmanı) olarak  organ bağışı haberlerinin işlenmesi üzerine medya çalıştayları düzenliyor. Aynı zamanda 2014 Ekim ayından itibaren Sağlık ve İnsan Dergisi Yayın Editörü olarak çalışmalarını sürdürüyor. Şubat 2015 tarihinden itibaren TRT Kent Radyo Ankara'da Sağlık Gündemi programını hazırlayıp sunuyor.
 Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Birliği tarafından düzenlenen "Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi" kapsamında "AB Organ Bağışı 2. Medya Çalıştayı"nı organize etti ve toplantıda medyanın rolü ele alındı.
 
 "AB Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi" kapsamında "Ulan İstanbul", "Arka Sokaklar", "Kaçak", "Hayat Yolunda" ve "Kocamın Ailesi" setlerinde Türkiye'deki organ bağışı ve nakillere ilişkin bilgi verilmesini organize etti.
 
"AB Organ Bağışı 3. Medya Çalıştayı"nı düzenleyerek Sağlık Bakanlığı ve AB yetkililerinin, organ bağışında farkındalığın artırılabilmesi için medya temsilcilerini ziyaret edilmesini organize etti. Show TV, CNN Türk, KANAL D, Star TV, NTV, Fox TV, TGRT Haber, Kanal 24 , Hürriyet Gazetesi, Star Gazetesi, Akşam Gazetesi ve Türkiye Gazetesi'nin yöneticileri ile görüşüldü.
 
Türkiye'de ilk defa “Kokuyla Keşfet” adıyla koku kitabı yayınladı. Kitapta, koku almanın bilimsel yönlerini eğlenceli bir dille işlerken, kokunun cinselliğe ve insan ilişkilerine etkisi, hastalıklar, parfümün gizemli dünyasını ve kokuyla ilgili daha birçok konuyu ele aldı.
 
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu öncülüğünde Dr. Dyt. Alev Keser ve Yrd. Doç. Dr. Filiz Yıldırım editörlüğünde Ankara Üniversitesi Yayınlarından çıkan "Sağlık Okuryazarlığı" kitabında  "Sağlık Habercisi Gözünden Sağlık Okuryazarlığı" bölümünü yazdı.

Etiketler , , , | Yorum Yok

HALK, HABERLERİ SEÇERKEN ALANINDA UZMAN KİŞİLERİ TERCİH ETMELİ

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Halkın, haberleri seçerken alanında uzman kişilerin oluşturduğu yazıları ve programları tercih etmesi gerektiğini söyleyen Collective Yayıncılık Sağlık Yayınları Editörü Demet Demirkır, “Örneğin, yıllardır etik bir şekilde sağlık haberleri yapan kişileri yeğlemeli. Güvenilir doktorların yazılarına erişmeli. Doktor olmadan insanlara ilaçlar ve bitkisel önerilerde bulunan umut tacirlerinin yer aldığı haberlerden kaçınmalılar” dedi. 

Sağlık haberciliğinde alanında gerçek uzmanların bilgi vererek, halkı doğru bilgilendirmesi büyük önem taşıyor.  Doktor sıfatındaki herkesin ekranlara çıkarılmaması gerektiğini belirten Collective Yayıncılık Sağlık Yayınları Editörü Demet Demirkır, konu ile ilgili şunları söyledi: “İnsanların sağlık konusunda bilgilenmelerini sağlayan pek çok yayın organı var. Gazete, televizyon programları, dergi, internet siteleri gibi pek çok mecradan sağlık haberlerine ulaşmak mümkün. Ancak önemli olan bu haberlere ulaşmak değil. Ulaşılan haberlerin lehimize olup olmadığı hakkında emin olmak. Sağlık haberleri, halkı ilgili konularda doğru bilgilendirebilmeli. Ancak çoğalan mecralar ve tek amaçları herhangi bir kişinin ya da bir ürünün reklamını yapmak olan kişiler ile kurumlar, ne yazık ki halk sağlığının düşünmenin ötesinde insanların yaşamını hiçe sayarak ceplerini doldurmanın peşine düşmüştür. Alanlarında uzman ve kendilerini yıllarca halkın sağlığına adamış sağlık muhabirlerinin yanı sıra sağlık haberciliği ile alakası olmayan kişiler de yok değil. 

Bir Sağlık Muhabiri İçin Haber Kaynağı Ekseriyetle Doktorlar Oluyor
Sağlık haberlerini diğer haber türlerinden ayıran en önemli nokta, insanı ve insan sağlığını birebir ilgilendiriyor olmasıdır. Bu bağlamda, ele alınacak her haberin güvenilir kaynaklar üzerinden gidilerek oluşturulması büyük önem arz ediyor. Bir sağlık muhabiri için haber kaynağı ekseriyetle doktorlar oluyor. Halkı ve sağlık çalışanlarını ilgilendiren sağlık politikaları, toplum yararına dikkat çekilen öneri niteliğindeki yazılar, dönemin önemli hastalıkları (H3N2, H1N1 vb.), yeni ilaçlar gibi sağlığı yakından ilgilendiren pek çok şey “Sağlık haberciliği” kapsamına giriyor. 

Haberin Reklam Kokmaması Ve Toplum Sağlığına Hizmet Etmesi Gerekiyor
Yalnızca sağlık haberleri için değil tüm haberler için geçerli olan “güvenilir kaynağa ulaşma” durumu haberlerin de sağlıklı olması sonucunu doğuruyor. Sağlık haberi yapılırken öncelikle kaynağın güvenilir olmasına dikkat etmek gerekiyor. Yapılan haberin reklam kokmaması ve toplum sağlığına hizmet etmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu gazetecilik, amacından sapmış oluyor. İdeal bir sağlık haberinde abartılı cümlelerden kaçınılmalı, “tek, ilk, ilk kez” gibi sıfatlardan uzak durulmalı. Hastaları ve hasta yakınlarını yanlış yönlendirecek cümlelerden uzak durulmalı, bireyleri yanlış yönlendirecek “1 haftada 7 kilo”, “Bu ürünler kanseri yok ediyor” gibi reyting ile tiraj amacı güden ve sonuçları bireyleri olumsuz etkileyecek haberler yapılmamalı. 



Sağlık Muhabiri Doğru Haber Yapmalı ve Yaptığı Haber ile İnsanları Doğru Yönlendirmeli
Öncelikle bireyin sağlık alanına ilgi duyması gerekiyor. İnsanın başarılı işler çıkarabilmesi için yaptığı işe saygı duyması ve onu sevmesi gerekiyor. 2008 yılının Ekim ayından beri sağlık haberciliğiyle ilgileniyorum. Hocam diyebileceğim sevgili Gazeteci Esra Kazancıbaşı Öztekin’in önerileri sayesinde sağlık haberciliği alanında ilerledim. Bir şeyler ürettikçe işimi daha çok sevmeye başladım. Hastalıklarla ilgili ilginç bilgiler, hastalığından kurtulanlar, herhangi bir hastalık için geliştirilen yeni ilaçlar gibi pek çok detay bu işin ne kadar önemli olduğunu vurguluyordu. Bu anlamda sevdiğiniz şeyi yapmak işinizde daha başarılı olmanızı sağlıyor. İşinizi seviyorsanız birtakım etik kurallara da uymanız gerekiyor. Amacı doğru haber yapmak ve yaptığı haber ile insanları doğru yönlendirmek olan sağlık muhabiri, reklamdan uzak durarak işine konsantre olmalı, sağlık terminolojisine sahip olmalı, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, devletin sağlık politikaları ve dünyada sağlık konusunda neler olup bittiğini  takip etmeli. 

Doktor Sıfatındaki Herkesin Ekranlara Çıkarılmaması Gerekiyor
Sağlık muhabiri, yalnızca haberine odaklanmalı. Bireylerin kendisini, kullandıkları yöntemi, herhangi bir ilacı ön plana çıkardığı durumlarda haberin objektif olduğundan emin olunmalı. Sağlık programında dikkat edilmesi gereken unsur, kesinlikle ekrana çıkarılan kişinin kim olduğudur. Doktor sıfatındaki herkesin ekranlara çıkarılmaması gerekiyor. Konukların alanlarında uzman, kendisini tıp bilimine adamış kimseler olması gerekiyor. Seçilen konuların güncel olması gerekiyor. Örneğin, bu günlerde sağlık gündemini oldukça meşgul eden “H3N2 gribi”, tıp kongrelerindeki gelişmeler, içinde bulunduğumuz dönemin hastalıkları ve tedavi yöntemleri gibi. Toplumun anlayabileceği, tıp terimleri süzgeçten geçirilmeli ve dil anlaşılır bir şekilde kullanılmalı. 


Halk, Haberleri Seçerken Alanında Uzman Kişilerin Yazıları ve Programlarını Tercih Etmeli
Halk, haberleri seçerken alanında uzman kişilerin oluşturduğu yazıları ve programları tercih etmeli. Örneğin, yıllardır etik bir şekilde sağlık haberleri yapan kişileri yeğlemeli. Güvenilir doktorların yazılarına erişmeli. Doktor olmadan insanlara ilaçlar ve bitkisel önerilerde bulunan umut tacirlerinin yer aldığı haberlerden kaçınmalılar. Okudukları her bilgiye güvenmemeliler, hastalıklarıyla ilgili duydukları bir bilgiyi öncelikle doktorlarına sormalılar, tedavilerini aksatacak ve hayatlarını tehlikeye sokacak hareketlerden uzak durmalılar. 

Sağlık haberlerinde kullanılan fotoğraflar etik, konuya ilişkin olması fakat insanları irrite etmeyecek şekilde kullanılması gerekiyor. Haberlerin altında kaynak belirtilmeli. Hem kaynağın güvenilir kişi olup olmadığını anlamak için hem de yalan haberlerle halkın sağlığını tehdit eden kişilerin deşifre edilmesi için önemli bir nokta.” 

Demet Demirkır Kimdir?
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü mezunu. 2008 yılının Ekim ayından beri sağlık haberciliğiyle ilgileniyor. Mesleğe “Pharmaceutical Business Review” dergisinde staj ile başladı. Akabinde Esra Kazancıbaşı Öztekin ile tanışarak, www.sagligimicinhersey.com ve www.sagliklierkek.com sağlık portallarında sağlık muhabirliği yaptı. Aynı zamanda Öztekin’in “Medikal” isimli sağlık programında asistanlığını yürüttü. Şu an ise Collective Yayıncılık Sağlık Yayınları Editörü olarak çalışmalarına devam ediyor. 

Etiketler | Yorum Yok

İDEAL SAĞLIK HABERİ GEREKSİZ PANİĞE VE KORKUYA SEBEBİYET VERMEMELİ

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

İdeal bir sağlık haberinin, halkın sağlığını koruyacak ve sağlık çalışanlarının da haklarını gözetecek şekilde yapılması gerektiğini belirten Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, “Haberi okuyan her kesimden insanın anlayabileceği dilden, gereksiz paniğe ve korkuya sebebiyet vermeyecek türden, doğruluğundan emin olduğunuz bilgilerle ve mutlaka kaynağı belirtilerek yazılmalıdır” dedi. 

Ülkemizde gazetelerdeki sağlık haberlerine ayrılan alanlarda, TV programlarına ayrılan sürelerde ve internet ortamındaki yayınların sayısında, son yıllarda ciddi artış yaşandığı görülüyor. Artışın gerçekleşmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilirken, haber ve içeriklerin niteliği ve doğruluğu, nicelikten daha büyük önem taşıyor. Kaynağı yeterince araştırılmamış bir sağlık içeriğinin, faydalı olmaya çalışılırken ciddi zararlara yol açabildiğini belirten Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci konu ile ilgili şunları söyledi: “İnsan sağlığı ciddi bir iştir. Sağlık haberciliği, habercilik başlığı altındaki diğer türlerden daha hassas ve daha dikkatli olunması gereken bir alandır. Bir hekim ya da bir sağlık personeli için ne kadar hassasiyet, bilgi, birikim ve özen gerektiriyorsa, halkı bu yönde bilgilendirme ve sağlık okuryazarlığına katkıda bulunma gayreti içindeki sağlık habercilerinin de aynı özene sahip olması önemlidir.

Kaynağı Yeterince Araştırılmamış Sağlık Haberi, Faydalı Olmaya Çalışılırken Ciddi Zararlara Yol Açabilir
Ülkemizde gazetelerdeki sağlık haberlerine ayrılan alanlarda, TV programlarına ayrılan sürelerde ve internet ortamındaki yayınların sayısında son yıllarda ciddi artış yaşandığını görüyoruz. Artışın gerçekleşmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilirken, haber ve içeriklerin niteliği ve doğruluğu, nicelikten daha büyük önem arz eder hale gelmektedir. Kaynağı yeterince araştırılmamış bir sağlık içeriği, faydalı olmaya çalışılırken ciddi zararlara yol açabilmektedir.

Sağlık Okuryazarı Olmayan Biri PR talebi İçeren Haber Ayrımını Yapamayabilir
Öte yandan sağlık haberciliği konusunun içerisinde yer alan PR taleplerini karşılama gayreti de zaman zaman doğruluğu tartışılır içeriklerin oluşmasına sebebiyet vermekte ve sağlık okuryazarı olmayan biri bu ayrımı yapamamaktadır. Bu noktada haber kaynağının ve içeriği oluşturan muhabirin sorumluluk bilincine sahip olması ve içeriğin muhatabı olan okuyucunun da doğruluğunu bir kaç farklı kaynaktan doğrulatması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu alanda henüz istediğimiz noktalara erişmiş olmasak da hızla yol kat ettiğimizi düşünüyorum. 


Sağlık Haberlerinde Konu İnsan Hayatı Olunca Mevzu Biraz Daha Hassaslaşmaktadır
Haberin doğruluğu, toplumlar üzerinde bırakacağı etki, özel hayatın gizliliğine saygı gibi habercilik etik ilkelerine uygunluk, tüm habercilik türleri için olmazsa olmazdır. Tüm haber türlerinde yanlış bilgilendirme, yanlış sonuçlar doğurur. Ancak sağlık haberlerinde konu insan hayatı olunca mevzu biraz daha hassaslaşmaktadır. Bu ilkelerden en az birinin göz ardı edilmesi, sağlık haberciliğinde diğerlerine nazaran daha ciddi ve önü alınamaz sonuçlar doğurabilmektedir. Konusunda uzman olmayan kişilerce üretilen içeriklerin halkın yanlış bilgilendirilmesine, panik ve korku yaratılmasına ve sağlık profesyonellerine güvenin azalmasına neden olduğu gibi gerçekler var. Durum böyle olunca, haber kaynağının alanında uzman kişiler ve konunun direkt muhatabı sorumlular ve ilgili vatandaşlar olması, hem muhabirin doğru bilgiye ulaşması hem de vatandaşın sunulan bilgiye güvenirliğinin artması açısından gereklidir. 

Hasta Mahremiyeti Gözetilmeli
Haberin doğruluğunun yanı sıra,  haber kaynağınızın alanında referans olabilecek yeterlilikte olması gerekmektedir. Sağlık haberlerinde faydalı bilgi üretmeye çalışırken sansasyonel ifadeler; ilgi çekiciliği artırmaya gayret ederken yanlış yönlendiren başlıklar kullanmaktan kaçınmak gerekmektedir. Hasta mahremiyeti gözetilmeli, hastaların izni olmadan kendileriyle ilgili bilgileri paylaşmaktan kaçınılmalıdır. 

İdeal Bir Sağlık Haberi Gereksiz Paniğe Ve Korkuya Sebebiyet Vermemeli
İdeal bir sağlık haberi, halkın sağlığını koruyacak, sağlık çalışanlarının da haklarını gözetecek şekilde, okuyan her kesimden insanın anlayabileceği dilden, gereksiz paniğe ve korkuya sebebiyet vermeyecek türden, doğruluğundan emin olduğunuz bilgilerle ve mutlaka kaynağı belirtilerek yazılmalıdır. 


Konu Tek Bir Kaynaktan Değil, Farklı Kaynaklardan Detaylıca Araştırmalı
Bu noktadan hareketle sağlık muhabirinin konunun merkezinde insan hayatının olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmaması, her zaman objektif davranması, aldığı bilginin doğruluğu üzerine fikir yürütebilecek yeterlilikte bilgi sahibi olması, toplumsal faydası gözetmesi, konuyu tek bir kaynaktan değil, farklı kaynaklardan detaylıca araştırması hayati önem taşımaktadır. 

Sağlık Haberleri, Her Kesimden Vatandaşın Anlayabileceği, Sade Ve Basit Bir Anlatım İçermeli
Bildiğiniz üzere hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili bilimsel terminolojiyi kullanırsanız anlaşılır olmaktan uzaklaşırsınız. Bu sebepten sağlık haberleri, her kesimden vatandaşın anlayabileceği, sade ve basit bir anlatım içermelidir. Tabi, bunu yaparken de anlamda kaymalara sebebiyet verilmemelidir. Özellikle gençlerde bir bilinç oluşturmak istiyorsak popüler dilden uzak durmamakta fayda var. 

Öğretici Olacak Nitelikte Ve Doğru Algıyı Oluşturacak Görsellere Yer Verilmeli
Görsel malzemeye gelince; bu noktada hasta mahremiyeti son derece hassas bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Hiçbir vatandaşın görüntüsü izni olmadan kullanılmamalı, olumsuz algı oluşturacak türden içerikteki görüntüler kesinlikle yayınlanmamalıdır. Bununla birlikte öğretici olacak nitelikte ve doğru algıyı oluşturacak görsellere yer vermek akılda kalıcılığı pekiştirmektedir. 

TV Program Yapımcıları Gerçek Toplumsal Faydayı Yakalamak Adına Yeni Yüzleri, Alanında Uzman Yeni İsimleri Araştırmalı
TV programları için seçilen isimlerin bilgi ve birikimi kadar şüphesiz konuyu anlatımı ve gelen sorulara anlaşılır dilden cevap verebilme yeteneği de göz ardı edilmemeli. Ancak TV programlarında sürekli aynı yüzleri görmek, herkesin şikayet ettiği bir durum sanırım. Burada devreye reklam, sponsorluk baskısı ya da ticari kaygılar giriyor olabilir. Bu noktada program yapımcıları gerçek toplumsal faydayı yakalamak adına yeni yüzleri, alanında uzman yeni isimleri araştırmalıdır. 

Görsellik şüphesiz, TV karşısına geçip izlediğimiz bir programda, bir gazete haberi okumaktan daha çok aradığımız bir şeydir. Aynı açıdan tek bir insanın konuşması bir süre sonra konudan kopmamıza sebep olabilir. Konukları çeşitlendirmeli ve anlatılan konuları görsellerle zenginleştirmeli kanaatindeyim. 

Tanınmış Bloggerlar Türkiye'de Yazdıkları Alanda İnternet Ortamında Referans Sayılabilmektedir
Artık ciddi bir rahatsızlık karşısında kitle iletişim araçları arasında en fazla internet tercih edilir hale geldi. Bu alanın iyi ve doğru değerlendirilmesi, özellikle gençler arasında sağlık okuryazarlığını geliştirilmesini sağlayacağını düşünüyorum. Doğru değerlendirmek ifadesini kullandım, çünkü internet ortamındaki bilgi kirliliği içerisinde doğru sağlık bilgisi vermek son derece önemli. Tanınmış bloggerlar Türkiye'de yazdıkları alanda internet ortamında referans sayılabilmektedir. En az haberciler kadar söz sahibi olma noktasındalar. Tabi bir noktaya dikkat etmek gerekiyor; bu sitelerden PR çalışmalarının da yapıldığını unutmamak gerekiyor.   


Hastalarımızla Etkileşim Halinde Olabiliyor, Hataları Telafi Edebiliyor, Geri Bildirimlere Erişebiliyoruz
Sosyal medyaya bakacak olursak; sağlık kurum ve kuruluşlarının sosyal medyadan yaptıkları bilgilendirmeler son yıllarda giderek artıyor. Biz Sağlık Bakanlığı olarak halkımızı doğru yönlendirmek adına sosyal medyada çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Öte yandan sosyal medya bize sadece bunu da sağlamıyor. Hastalarımızla etkileşim halinde olabiliyor, hataları telafi edebiliyor, geri bildirimlere erişebiliyoruz. Sosyal medya hayatımızın bu kadar içindeyken hayatımızın yeganesi sağlığımızın da bu alanın dışında kalmaması gerekiyor.  

İzlediğiniz, Takip Ettiğiniz Tüm Haberlerde Sorgulamanız Gereken Kriterler Var
Genel olarak tüm medya içerikleri için geçerli olan medya okuryazarlığı kavramı, sağlık haberleri için de geçerli. İzlediğiniz, takip ettiğiniz tüm haberlerde sorgulamanız gereken kriterler var. Bunu  sağlık haberi için de yapmalısınız. Çünkü sağlık içerikleri  ticarileşmeye son derece açık bir alan. Okuduğunuz içeriğin bu yönlerini göz ardı etmemeli, ulaştığınız doğru sağlık bilgisinin sizi gerçek bir sağlık okuryazarına dönüştüreceği unutulmamalıdır.  Çünkü medyadaki sağlık konulu yayınları okuyan, izleyen, takip eden vatandaşların sağlık okuryazarlığı bilincinin geliştirilmesi, toplumda sağlık bilincinin daha yüksek seviyelere çıkması anlamına gelmektedir. 

İnsan Hayatının Kutsallığına İnanıyoruz
Genel anlamda habercilik konusunda belirli mekanizmalar mevcut. Tabi bunların işleyiş mekanizması tartışılabilir konulardır. Yanlış bilgilendirmenin, kişisel gizlilik haklarının ihlali gibi konuların yaptırımı muhakkak ki olmalı. Sağlık alanındaki hassasiyeti düşündüğümüzde bu alanın daha dikkatli olunmalı diye düşünüyorum. İnsan hayatının kutsallığına inanıyoruz. Bu noktada istenmeyen bilgiler ve görüntülerin paylaşılmasının, yanlış yönlendirmelere sebebiyet verecek bilgilerin kontrolsüzce yayınlanmasının belirli yaptırımları olmak durumundadır.”

Dr. Şuayip Birinci kimdir?
1973 yılında Rize’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Rize ve Trabzon illerinde tamamladıktan sonra 1992 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanarak Samsun’a geldi. 1998 yılında Tıp Fakültesi’nden mezun olarak, memleketi olan Rize’de meslek hayatına başladı. 1998 ve 2001 yılları arasında; Rize’de Sağlık Ocağı, 112 Acil, Rize Devlet Hastanesi’nde hekim olarak görev yaptı. 2001 yılında eş durumu nedeniyle İstanbul’a tayin oldu ve Sağlık Ocağında çalıştıktan sonra 2003 yılında askerlik görevini asteğmen olarak Sivas’ta tamamladı. Askerlik sonrası Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne tayin edildi. Acil servis hekimi olarak çalıştığı Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir yıl hizmet verdikten sonra 2005 yılında Başhekim Yardımcısı olarak görevlendirildi. 

2009 yılında İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nde müdür yardımcılığı görevine atandı. İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak; Sağlık Bilgi Sistemleri Şubesi ve Tıbbi Cihaz ve Biyomedikal Şubeleri yöneticiliği görevlerinde bulundu. 2 Kasım 2012 tarihinde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu İstanbul Anadolu Kuzey Bölgesi Genel Sekreteri olarak göreve başladı.

2010 yılında Beykent Üniversitesi, İşletme Anabilim Dalı, Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi Yüksek Lisans Programını, 2011 yılında başladığı İstanbul Üniversitesi ve Gazikent Üniversitesinin ortak programı olan Liderlik ve Küresel Girişimcilik Yüksek Lisans Programını tamamladı. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü doktora eğitimi devam etmektedir. Sağlık bilişimi, iletişim teknolojileri, sağlık ve hastane yönetimi konularında çalışmalar yapmaktadır. Halen, 2014 yılının Mayıs ayında atandığım Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütmektedir. 

Etiketler | Yorum Yok

SAĞLIK İLETİŞİMİ TEMELİNDE “DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ YARATMA”YI HEDEFLER

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Sağlık iletişimi ve mobil sağlık uygulamaları üzerine çalışmalarını sürdüren Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Programı Öğretim Görevlisi Seray Öney Doğanyiğit, “Sağlık iletişimi çok paydaşlı ve koordineli bir iletişim yaklaşımını gerekli kılar. Ne yazık ki küreselleşme ile birlikte bu ideali toplum sağlığı açısından tam olarak gerçekleştirebilmek mümkün olmasa da, bireylere kendi sağlıkları konusunda bilinç kazandırarak ve onları güçlendirerek, bu açığı kapatabilmenin olası olduğunun inancındayım” dedi. 

Sağlık İletişimi’ ni halkla ilişkiler çalışmaları içerisinde diğer disiplinlerden ayıran en büyük fark “Davranış Değişikliği Yaratmayı “ amaçlamasıdır. Bu nedenle sağlık iletişimi başlı başına kendi kuramları ve metotları olan bir disiplindir. Mobil sağlık uygulamaları da bu alanda yapılan çalışmaları desteklemek amacıyla, önümüzdeki dönemlerde daha sık gündeme gelecek.  Sağlık iletişimi ve mobil sağlık uygulamaları üzerine çalışmalarını sürdüren Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Programı Öğretim Görevlisi Seray Öney Doğanyiğit,  konu ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’de Sağlık İletişimi çalışmalarına baktığımızda, tarihçesi Cumhuriyet döneminin ilk bakanı Refik Saydam döneminde yapılan veremle ve sıtma ile mücadele çalışmalarına kadar uzanmaktadır. İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti’nin verem konusunda yaptığı bilinçlendirme çalışmaları ve yine bu dönemde Türkiye’de başlatılan sıtma mücadelesi, bugün sıtma ve veremin  bulaşıcı hastalık olmamasına ve halkın korunmasına yönelik yapılan önemli sağlık iletişimi faaliyetleridir.
Devamında 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm programı kapsamında kanser, sigarayı bırakma ve HIV/AIDS gibi hastalıklar konusunda farkındalık kampanyaları, sağlık iletişiminin doğasına yakın yapılmış kamuyu bilgilendirici çalışmalardır. Ama “Sağlık İletişimi” disiplini ülkemizde sağlığa yapılan yatırımların artmasına paralel olarak gerçek anlamda son yılarda konuşulmaya başlandı. Özellikle sağlık çalışmaları; doktor-hasta-hastane üçgeni içerisine hasta yakını, sivil toplum örgütleri, medya, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları hatta teknolojiyi de  dahil ederek çok paydaşlı bir alan olmaya başladı.  



Sağlık İletişimi “Davranış Değişikliği Yaratmayı “ Amaçlar
Halkla İlişkilerin sağlık alanında uzmanlaşmayı desteklediği Sağlık İletişimi , kendi başına kuramları ve stratejileri olan ve  özellikle hassasiyetle çalışmayı gerektiren interdisipliner bir alandır. İnterdisiplinerdir, çünkü Sağlık İletişimi’ni halkla ilişkiler çalışmaları içerisinde diğer disiplinlerden ayıran en büyük fark “Davranış Değişikliği Yaratmayı “ amaçlamış olmasıdır. Yani sağlığın korunmasına yönelik farkındalık kampanyalarında, sigarayı bırakmadan, alkol ve uyuşturucu bağımlılığını yok etmeye ya da diyabet, tansiyon gibi kronik hastalıklarla baş ederken daha kaliteli yaşamaya yöneltecek bilinci oluşturmak, sağlık iletişimi disiplininin ana alanlarıdır. Dolayısıyla pozitif davranış değişikliğine yönlendirmede gerekli ikna ve iletişim stratejilerini kullanırken sosyal psikoloji kuramlarından ya da o toplumun kültür ve değerlerini doğru anlayıp, buna göre iletişim stratejileri oluştururken de sosyal antropoloji biliminden yararlanır.  CDC (Center for Disease Control and Prevention ) sağlık iletişimini, “Sağlığı geliştirmek, kişilerin ve toplumun sağlıkla ilgili kararları üzerinde etkili olmak ve bilgilendirmek için iletişim stratejilerinin incelenmesi ve kullanımı” olarak tanımlamaktadır. Yani hedef her zaman sağlığın geliştirmesi ve sağlıklı bir yaşama teşvik edici  (health promotion) yaşam tarzlarının benimsenmesini amaçlamak olmalıdır. 

Sağlık İletişimi Çok Paydaşlı Ve Koordineli Bir İletişim Yaklaşımını Gerekli Kılar
Sağlık İletişimi disiplini içerisinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta; sağlık paydaşlarının,  kamu sağlığı çıkarını gözetecek çalışmalar yapması gerekliliğidir. Kamu sağlığı çıkarından kastım, kişinin sağlığını güçlendirmesini sağlayacak koşulların sadece fizyolojik olarak sağlanması değil, zihinsel ve sosyal yönden de tam olmasını sağlayan koşulları hazırlıyor olmaktır. Bu açıdan baktığınızda daha sağlıklı bir toplum oluşturabilmek, sadece fizyolojik destek sağlayacak olan sağlık kurumlarının görevi değil, aynı zamanda oturduğunuz çevre düzeninin sağlıklı yaşam koşullarına uygun olmasını (yeşil alan vs.), eğitim aldığınız okulların sağlık bilinci yaratacak sisteme sahip olmasını (sağlık eğitimi vs.), ya da aldığınız gıdanın sağlıklı (doğal ya da organik) koşullarda üretiliyor olmasını sağlamaktır. Bu yüzden sağlık iletişimi çok paydaşlı ve koordineli bir iletişim yaklaşımını gerekli kılar. Ne yazık ki küreselleşme ile birlikte bu ideali toplum sağlığı açısından tam olarak gerçekleştirebilmek mümkün olmasa da, bireylere kendi sağlıkları konusunda bilinç kazandırarak ve onları güçlendirerek, bu açığı kapatabilmenin olası olduğunun inancındayım. 



Sağlık İletişimi ile Sağlık Hizmetleri İletişiminin Birbirinden Ayrılması Gerekli
Sağlık İletişimi disiplini içerisinde dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta, “sağlık iletişimi” ile “sağlık hizmetleri iletişimi”nin birbirinden ayrılması gerekliliğidir. Sağlık iletişimi disiplini ,sadece kamunun çıkarını gözetecek çalışmaları yapmayı gerekli kılmaktadır. Bu işin en büyük paydaşları Sağlık Bakanlığı, STK’lar, Hasta, Hasta Yakınları ve Sağlık Çalışanları olmalıdır. Dolayısıyla bir hastanenin ya da bir ilaç firmasının kendi reklamını ya da kendi itibarını gözetecek tanıtım ya da pazarlama çalışmaları yapması sağlık iletişimi olarak değil, sağlık hizmetleri iletişimi olarak adlandırılmalıdır. Çünkü ne olursa olsun elbette bu kurumların ticari kaygıları olacaktır ve her zaman hasta çıkarını gözetmeleri mümkün olmayabilir.  Ama kamunun faydasına yönelik oluşturulmuş kampanyalarda, elbette hizmet sponsorları olarak yer alabilirler ki o zaman bir sağlık iletişimi çalışmasının içerisine dahil olurlar.

Sağlık Hizmeti Veren Kuruluşlar, Hasta Odaklı Stratejileriyle Hastayı Güçlendirmeyi Hedeflemelidir
Sağlık İletişimi alanı, sağlığın korunması ve teşvik edilmesi (health promotion) konularında kamu bilinci yaratmak ve davranış değişikliği oluşturmak hedefiyle yapılan çalışmaları kapsamaktadır. Bu çalışmalar; sağlık sorunu ortaya çıkmadan önce, sorunun sebebini önlemek veya insanlar dâhil olmadan gidişatını değiştirmek olabildiği gibi, sağlıksız kararlar alan ve belki de hastalık sürecinde yeti yitimi gibi erken belirtiler gösteren bireyler arasındaki sorunlu davranışlara müdahale etmekte olmaktadır. Örnek olarak, tütün kullanan bireylere yönelik sigara bırakma programları veya fazla kilolu ve hareketsiz bireyler için fiziksel aktivite ve beslenme programları verilebilir. Ya da bu çalışmalar, kronik hastalıkları olan bireylerin yaşamlarını da iyileştirebilen uygulamalarda olabilmektedir. Örnek olarak kanserden kurtulmuş veya HIV/AIDS’li bireylerin yaşam kalitesini yükseltmeye yönelik programlar verilebilir.  Bu çabalar; merkezi hastaya alarak, sağlık hizmeti veren tüm kamu, kurum ve kuruluşların sorumluluğunda olmalıdır. Sağlık hizmeti veren kuruluşlar, hasta odaklı stratejileri ile hastanın tedavi sürecine, sağlık personeli ile birlikte daha fazla katılımcı olmasını sağlayarak, hastayı güçlendirmeyi hedeflemelidir. 
Ayrıca ideal bir sağlık iletişimi çalışması içerisinde olması gereken ama bizim ülkemizde üzerinde durulmayan diğer bir nokta hastalık stigmatizasyonu (hastalığın yaftalanması) çalışmalarıdır. Bazı hastalıklar vardır ki halen ülkemizde konuşulabilmesi çok güçtür ve buna sahip olan hastalar toplum tarafından doğru bilinçlendirilmediği için dışlanmaktadır. HIV/AIDS, Hepatit B ve C ya da Sedef Hastalığı bunlara birkaç örnektir. Bu hastalığa yakalanan insanlar toplumda dışlanma korkusundan hastalıklarını söyleyememekte ya da adlandıramamaktadırlar. Örneğin sedef hastalığı bulaşıcı bir hastalık olmamasına, bir deri hastalığı değil de bir bağışıklık sistemi hastalığı olmasına rağmen, bu hastalığa sahip olan insanlar yanlış bilinçten dolayı iş yerlerinde bile zor çalıştırılıyorlar. Ya da Hepatit konusunda bilinçlendirici bir kampanya yapmak için ünlü bir isim arayışına girdiğimiz de, bu hastalığa yakalanmış toplum önderliği yapacak bir ünlüyü bulmanız çok zorlaşıyor. Bu konuda ülkemizdeki kanser konusunda çalışmalar nispeten daha iyi bir noktaya gelmiş durumda. Bunda kamunun ve medyanın yanında hasta derneklerin çalışmalarının etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Bu kurumlar kısıtlı bütçeleri ile hala karış karış okulları gezip meme kanseri konusunda genç kızlarımızı ve annelerimizi bilgilendiriyorlar. Yine birçok ünlümüzde bu alana farkındalık yaratmak amacıyla öncü ve motive edici konumda oldular. Biz hastalık stigmatizasyonu ve farkındalığı ile ilgili geçen sene gündemimize Sedef hastalığını alarak bir sağlık iletişimi kampanyası başlattık. Sedef Hastaları ve Dayanışma Derneği ile beraber 2014 yılı başından sonuna kadar, hem geleneksel hem de yeni medya araçlarını kullanarak bu hastalığın bulaşıcı olmadığı konusunda bir bilinç yaratmayı hedefledik. Bu kampanyalar çok fazla paydaş katılımı ile sürdürülebilir olmalı ki bu hastalığa karşı toplum tarafında davranış değişikliği yaratabilmekte kalıcı olsun. Ne yazık ki tek başına derneklerin bu durumla başa çıkması mümkün değil. Bu yüzden sağlık iletişimi içerisinde hasta derneklerini paydaş olarak özel ve önemli bir yere koyuyorum. 



Herhangi Bir İletişim Planı Çizerken ilgili Kurum ya da Kişi Bu İşin Etiğini Her Türlü Boyutuyla Düşünmelidir
Sağlık iletişiminde en dikkat edilmesi gereken nokta tüm paydaşların kamu sağlığına uzun vadede zarar verecek çalışmalardan kaçınmaları gerekliliğinin bilincinde olarak sorumlu davranmalarıdır. Herhangi bir iletişim planı çizerken, bu işin etiğini her türlü boyutuyla düşünmelidir. Aynı zamanda hekim, firma, özel kurum, pr temsilcisi, basın birimleri ve diğer paydaşlar, sağlık konusunda oluşabilecek her türlü krize ya da riske karşı kriz iletişimi ya da risk iletişimi stratejilerini içeren bir ajandaya sahip olmalıdırlar. Bu konuya, ülkemizde 2007 yılında oluşan kuş gribini örnek vererek açıklık getirebiliriz. Tam bir kamu sağlığı tehdidi oluşturan kuş gribi, o dönem gıda firmalarının, sağlık kuruluşlarının ve medyanın en önemli gündemi idi. Bu tür kamu sağlığı konusunda uzun vadede ciddi zararlara neden olabilecek salgın hastalık durumlarında, başta kamu kurum ve kuruluşları ile yine konuya muhatap kalacak diğer kuruluşların önlem alan stratejiler geliştirmesini faydalı buluyorum. Bu acil durum stratejileri, iletişim kanallarını riskli ya da krizli durumlarda nasıl açık tutmaları gerektiğinden, kamuya yönelik bilgilendirici ve panik yaratmayı önleyici içerikler sunmaya hatta kriz sözcülerinin doğru seçilmesine kadar çok kapsamlı bir alanı kapsamaktadır.

Davranış Değişikliğini Pozitif Bir Davranışa Yönlendirmek İçin “Korku Faktörü” Kullanılmaktadır
Sağlık İletişimi kampanyalarında tüm dünyada ve kısmen de ülkemizde olduğu gibi insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen davranış değişikliğini pozitif bir davranışa yönlendirmek için “korku faktörü” kullanılmaktadır. Sağlıkla ilgili oluşturulan bu tür kampanyalarda, insanlardan keyif aldıkları ya da kendilerine zarar veren bağımlılıkları bırakmaları istenir ve bu amaçla da korku faktörü kullanılır. Örneğin; sigara bırakma kampanyalarında, sigara paketlerinin üzerinde “Sigara Öldürür” gibi ibareler ya da akciğer kanserine yakalanmış bir hastanın katranlı akciğer görüntüsü buna örnek olabilir. Ama araştırmalar göstermektedir ki, bu tür korku faktörünün yoğun kullanıldığı dil ya da görsel anlatımlar yerine korku faktörünün daha kontrollü kullanıldığı kampanyalar daha faydalı olmaktadır. Kişiye sigarayı bırakmasına yönelik kendi kültürel, sosyal ve bilişsel değerlerini güçlendirmeye yönelik pozitif mesajların verilmesi daha doğru olacaktır. Örneğin, bir kamu spotu reklamında sigaradan gırtlak kanserine yakalanmış bir bireyin hikâyesini anlatmak yerine, torununu göremeyecek olan ya da sigara kokusundan dolayı evladını sevemeyen bir insanın hikâyesini anlatmak daha etkili olacaktır. Çünkü biz toplum olarak aile değerlerine önem veriyoruz. Ayrıca kimi zaman kendimiz için yapamadığımız bir şeyi ailemiz için fedakârlık duygusuyla yapabilmeye yatkınız. Bireyi manipüle etmeden, bu tür güzel değerleri pekiştiren pozitif mesajların ve görsellerin daha etkili olacağını düşünüyorum.



Geleneksel Medya Tek Taraflı İletişime Olanak Sağlayan Bir Mecra Ve Bireye Etkileşim İmkanını kısıtlı Sunuyor
İnternet ve yeni medya sağlık enformasyonu edinme biçimlerini ve hasta-hastane-doktor üçgeninde de teşhis, tedavi ve takip süreçlerini de değiştirmeye başladı. İnsanlar doktora gitmeden önce hastalıkları hakkında bilgi almak ve doktor ilaç yazdıktan sonra ilacı almadan etkilerini anlamak üzere internete başvuruyor. İnternette doktora gitmeden önce teşhis sürecinde doktor ve hasta arasında iletişim sağlayan hekim siteleri ya da hastaların hasta gruplarına katılarak deneyim ve motivasyon elde etmek üzere sosyal medya ve bloglar üzerinden iletişim kuruyor olmaları, teknolojinin gelişmesi ile birlikte iletişimi yeni bir kamusal alana doğru taşımaktadır. Bu yeni kamusal alan kendi dili, kendi sembolleri olan yeni iletişim biçimlerinin oluştuğu bir alan.  Bir iletiden hoşlandığınızda “begen”diğiniz, desteklediğinizde paylaşıma sunduğunuz, 140 karakterle ve kısaltmalar ya da gülücüklerle kendinizi ifade ettiğiniz bir alan. Ben özellikle bu tür çoklu mecraların doğru kullanıldığında çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bir sağlık kampanyası oluşturduğunuzda geleneksel medya araçlarının (tv, radyo, gazete) yanında sosyal medya araçlarının kullanılmasının verdiğiniz mesajları pekiştirdiğini düşünüyorum. Çünkü geleneksel medya tek taraflı iletişime olanak sağlayan bir mecra ve bireye etkileşimi kısıtlı tutan bir alan. Siz etkiyi ancak reytinglerden ve tirajlardan ölçebiliyorsunuz. Ama sosyal medya, enformasyonu sunarken etkileşime olanak sağlayan ve geri bildirim imkânı sunan bir mecra. Bu anlamda doğru kullanıldığında, hasta iç görülerini ve ihtiyaçlarını daha hızlı gözetebilip buna göre hizmet sunabileceğiniz bir alan. 

Sağlık Okuryazarlığını Artıracak Denetimli ve Kaynağı Güvenilir Web Siteleri Sunulmalı
Tabi ki denetim mekanizmaları gelişmediğinden bir o kadar da riskli bir alan. Ama geleneksel medyada bile çokça kirli enformasyon ve dezenformasyona maruz kalabiliyorken, kişi neye inanacağını bilemiyor hale geliyorken, yeni medyada da bunların olması çok olası. Dolayısıyla burada mecralardan çok kişiye ve kurumlar itibar etmek önem arz ediyor. Bu sorumluluğu üstlenen bazı kurum ve bireylerin doğru enformasyon verme konusunda titiz davrandığına inanmaktayım. Ayrıca bireyin sağlık okuryazarlığını artıracak denetimli ve kaynağı güvenilir web siteleri sunuyor olmak önemli. 



İngiltere’de NHS sitesinde A’dan Z’ye Hastalıklar ve Semptomları Hakkında Enformasyona Ulaşabilirsiniz
Dünyada; İngiltere’deki web sitesi (NHS) gibi iyi örnekler mevcut.  A’dan Z’ye hastalıklar ve semptomları hakkında enformasyona ulaşabileceğiniz ya da sağlığınızı korumaya yönelik iyi yaşam önerileri alabileceğiniz bir web site. Türkiye’ de de Sağlık Bakanlığı’nın neden böyle bir web sitesi olmasın ki. Bu tür referansları güçlü ve kaynağının doğru olabileceğine inandığımız web sitelerinden enformasyon alabilsek, sağlık konusunda etkili bir bilinçlenme olacağına inanıyorum. 

Türkiye, Hindistan, Brezilya Gibi Ülkelerde Akıllı Telefona Sahip Olma Oranı Yüzde 50
Bunun yanında Dünya’da gelişen ve ülkemizde gelişmekte olan mobil teknolojilerin de sağlığı desteklemeye yönelik uygulamalar sunuyor olması, sağlık hizmetleri iletişimi konusunda enformasyon alışverişinin başka bir boyutunu gösteriyor bizlere. Şöyle ki dünyada ve ülkemizde cep telefonu ve akıllı telefonlara entegrasyon gün geçtikçe artmakta. ABD, İngiltere, Güney Kore gibi gelişmiş ülkelerdeki akıllı telefon sahip olma oranı yüzde 50'leri çoktan geçmiş durumda iken,  Türkiye, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerde ise bu oran yüzde 50'ye yaklaşmakta. Akıllı telefon özelliğine sahip olmayan temel özelliklere sahip cep telefonuna sahip olma oranı Hindistan gibi nüfusu çok kalabalık ve satın alma gücü değişken ülkelerinde yüzde 80 iken Türkiye'de yüzde 60 civarında. Tanzanya ve Afrika gibi ülkelerde halen  su kirliliğinde dolayı sıtmaya yakalanan ve bu ülkelerde alt yapı sorunu ile ilaca ulaşamayan çocuklar için “sms” kampanyaları oluşturulmaktadır. Çünkü ulaşım ve geleneksel iletişim araçları eksik kalsa da, bu ülkelerde cep telefonu kullanımı çok yaygın. Dolayısıyla bu ülkelerde sağlık iletişimi kampanyaları, insanlara ulaşabilecek iletişim araçları kapsamı kadardır. Ama etkisi, küçük makinaların gönderdiği sağlı okuryazarlığını artıran mesajlarla, hayat kurtaracak kadar da büyüktür. 

Türkiye’de Bir İlk Olan “Mobil Sağlık Aplikasyonu Kullanım” Araştırması
Amerika’da başlayan ve ülkemizde de akıllı telefonlarla tanışmamızla hayatımıza giren sağlık aplikasyonları da sağlığımızı korumak ya da hastalıklarımızı yönetebilmek adına alternatif çözüm önerileri sunabilmektedir. Şeker takip uygulamaları, tansiyon ölçer uygulamalar, hareket etmeye motive edecek adımsayar uygulamaları, sağlık hizmeti sunan kuruluşların yeni bir gündemi haline gelmektedir. Özellikle mobil cihaz operatörlerinin önderliğini yaptığı bu uygulamalar, cep telefonları ile mobil yaşamaya alışan yeni nesil için farklı iletişim stratejilerine yönlenmeyi gerekli kılıyor. Her ne kadar denetim ve kişisel verilerin gizliliğin korunmasında tartışmalı bir konu olsa da,  mobil aplikasyonların sağlık davranışı değiştirmedeki sonuçları halen ölçülmeye devam etmektedir. Ayrıca yaşlı nüfusun artması ile birlikte artan kronik hasta yüküne karşı, ülkelerin sağlık harcamalarını minimuma indirme çabaları içerisinde yeni nesil bir yaklaşım olarak gözüküyor. Bu öngörüden hareketle, Türkiye’de bir ilk olan “Mobil Sağlık Aplikasyonu Kullanım” araştırmasını Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Doç Dr. Elgiz Yılmaz ile gerçekleştirdik. Amacımız insanların sağlık eğilimlerini artırmada teknolojiye adaptasyonlarının etkisini ölçmekti. Çok ilginç veriler elde ettik. Çünkü insanlar mobil uygulamalara aşinayken, halen daha sağlık uygulamalarını minimum düzeyde kullanmaktalar ama ileride neredeyse %78 gibi bir çoğunluk mobil sağlık aplikasyonu kullanmak arzusunda. Ayrıca mobil sağlık aplikasyonu kullanan kişilerin bir çoğunluğu bu uygulamaları 1 yıldan fazla kullanmakta. En ilginç veri ise en çok kullanılan aplikasyonun Sağlık Bakanlığının hastane randevu hizmeti almayı kolaylaştıran (MHRS) uygulaması. Bu kadar uzun sürelerde sağlık aplikasyonu kullanan kişilerde, kullandığı aplikasyon niteliğinde davranış değişikliği sergileyip sergilemediğini ölçmek dikkate değerdi. Bu araştırmadan hareketle, tamamı bir Türk mühendis tarafından oluşturulan bir sağlık uygulamasının, davranış değişikliği üzerindeki etkilerini ölçtüm. Çok yakında bu çalışmayı “Mobil Sağlık” ile ilgili çıkaracağım bir kitapta yayınlayacağım. Yine bu konuda Sosyal Güvenlik Kurumu 1 Ekim 2013 tarihinde pilot Mobil Sağlık projesine başladı. İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak kurduğumuz bir ekiple, çalışmaya gönüllü olarak destek vereceğiz. Eğer bu alanda verimli bulgular elde edilirse, bakanlığında bu yatırımları desteklemesinin olası olduğunu düşünüyorum. 



Sağlık Konulu Yayınlara İlişkin Denetim ve İzleme Yeterli Değil 
Sağlık konulu yayınlara ilişkin denetim ve izleme konusunda oluşturulan regülasyonlar ne yazık ki yeterli değil ve bugünün gelişen sağlık ihtiyaçlarını karşılayamaz düzeyde tartışmalara yol açabiliyor. Ben burada Sağlık Bakanlığı’nın regülasyonları oluştururken, kesinlikle kamunun sesi olan Sivil Toplum Kuruluşlarından görüş alarak hareket etmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Hasta ve uzmanlık dernekleri bu konuda kendi sektörlerinin ihtiyaç ve taleplerini aktaracak kadar bilgiye ve iç görüye sahipler.

Bilgi Üniversitesi Kurumsal Halkla İlişkiler (PRCC) Programı Adı Altında Sağlık İletişimi Dersini ve ilk seminerimizi gerçekleştirdik.
Bu sene ilk defa Bilgi Üniversitesi Kurumsal Halkla İlişkiler (PRCC) programı adı altında Sağlık İletişimi dersini açtık. Bu uzun süredir titizlikle üzerinde çalıştığımız bir konuydu. Çünkü sağlık alanında yapılan iletişim faaliyetleri içerisinde, hem bu disiplini doğru anlatmak hem de yapılan diğer iletişim faaliyetlerinden ayırmak konunun hassasiyeti açısından önemliydi. Böylece sağlık alanına dair çalışmak isteyen ya da bu konuda uzmanlaşmak isteyen tüm paydaşlara yönelik bir ders programı oluşturmuş olduk.” Ders bitirme projesi olarak öğrencilerimiz, 30 Mayıs tarihinde olarak, tüm sektör ve iletişim öğrencilerinin konu ve konuk katıldığı bir seminer gerçekleştirdiler. Bu seminer, hem öğrencilerimizin bir iletişim faaliyetini deneyimlemeleri, hem de konunun sektörel paydaşlarına hâkim olabilmeleri açısından çok faydalı oldu. Seminerler bu ders kapsamında, her yıl sonunda belli bir hastalık üzerinden gerçekleştirilmeye devam edecektir. Ayrıca Bilgi üniversitesi halkla ilişkiler programı olarak, öğrencilerimiz hasta derneklerine 2 yıldır gönüllü destek vermektedir. Bu derneklere “sağlık gönüllüsü” yetiştirmek, yaptığımız çalışmalar içerisinde önemli bir misyondur

Seray Öney Doğanyiğit Kimdir?
Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Programı’nda eğitmen kadrosunda görev almaktadır. Üniversite bünyesinde, Lisans düzeyinde Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Halkla İlişkilere Giriş ve yüksek lisans düzeyinde Sağlık İletişimi derslerini vermektedir.
2010 yılından beri Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği yönetim kurulunda yer almaktadır. Ayrıca, hastaların güçlendirilmesi, hasta haklarının korunması ve hastalık stigmatizasyonu konularında birçok hasta derneğine destek olmaktadır. 

Etiketler | Yorum Yok

İDEAL BİR SAĞLIK HABERİNİN MUTLAKA BİR SAĞLAMASI OLMALIDIR

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Sağlık muhabirinin, alanındaki gelişmelerden ilk kendisinin bilgi sahibi olması için basın birimleri ile etik şartlarda iletişim içinde olması gerektiğini söyleyen  Sağlık Dergisi Ege Bölge Temsilcisi Ayça Özgül, “İdeal bir sağlık haberinin mutlaka bir sağlaması olmalıdır” dedi. 

Sağlık alanında yazılacak yanlış bir haber tüm insanları etkiler. Alanında derneklerle ve uzman doktorlarla görüşülerek haberin doğruluğundan emin olduktan sonra yayınlanması gerektiğini  belirten Sağlık Dergisi Ege Bölge Temsilcisi Ayça Özgül, konu ile ilgili şunları söyledi: Üç senedir sağlık muhabirliği yapıyorum. Bu süre içerisinde gözlemlediğim kadarıyla Türkiye’deki sağlık haberciliği ve yayıncılığı hakkında konuşabilirim. Türkiye’deki sağlık haberciliğinin artık bir branş haline geldiğini düşünüyorum. Televizyonlarda son zamanlarda artan sağlık programları, ana haberlerde ve yazılı basında sağlık haberlerinin daha çok yer alması bunun bir kanıtıdır. Artık Türkiye’de yazılı ve görsel basın sağlık alanında tecrübesi olan, sağlık haberinin nasıl yapıldığını bilen, alanında kendini iyi yetiştirmiş, nitelikli ‘’Sağlık Muhabirleri’’ istiyor. Tabi hala bu bilince ulaşamayan kesimlerin olduğunu da düşünmüyor değilim. 

Sağlık Haberlerinin Yayınlanma Sürecinin Diğer Haber Türlerinden Daha Farklı Bir Yolculuğu Vardır
Sağlık, insanoğlu var olduğu sürece hiç tükenmeyecek bir alandır. Her gün tıp alanında yurtiçinde ve yurtdışında birçok yeni gelişmeler, yeni tedaviler, yeni hastalık türleri ortaya çıkmaktadır. Bu konuları takip etmek ve en doğru şekilde insanlara ulaştırmak sağlık muhabirinin en önemli görevidir. Sağlık alanında yazılacak yanlış bir haber tüm insanları etkiler. Bu yüzden sağlık haberlerinin araştırmaları çok iyi yapılmalıdır. Alanında uzman doktorlardan görüş alınmalı, derneklerle görüşülerek haberin  doğruluğu veya yanlışlığı tartışılmalıdır. Kesin bir sonuca varılınca haber tamamlanmalıdır. Bu yüzden sağlık haberlerinin yayınlanma sürecinin diğer haber türlerinden daha farklı bir yolculuğu vardır. 


İdeal Bir Sağlık Haberinin Mutlaka Bir Sağlaması Olmalıdır
Sağlık haberlerinde öncelikle haberin gerçekliğine ve bilimselliğine dikkat edilmelidir. Gerek topluma yönelik gerekse doktorlara yönelik tüm sağlık haberlerinde bu unsurlar aranılan özelliklerdir. Şimdiye kadar daha çok sağlık çalışanlarına ve doktorlara yönelik sağlık haberleri yaptım. Durum böyle olunca haberlerimdeki konuların bilimselliği ön plana çıkıyor. Bu durumda alanında uzman hekimlerle araştırma konularını seçmeye özen gösteriyorum. Tabi araştırmanın yurtdışında da ilgi odağı olması haberi yapmam için etkili oluyor. Sonuç olarak topluma yönelik veya değil, ideal bir sağlık haberinin mutlaka bir sağlaması olmalıdır. İdeal bir sağlık muhabiri doğruyu yansıtmalıdır, dürüst olmalıdır. Sağlık muhabiri, alanındaki gelişmelerden ilk kendisinin bilgi sahibi olmasını ister. Bu yüzden basın birimleri ile tabi ki etik şartlarda arasında her zaman bir samimiyet olmalıdır. 

Görsel Malzeme Haberi Süsleyen En Önemli Unsurdur
Haber dili her zaman yalın ve anlaşılabilir olmalıdır. Özellikle topluma yönelik bir haberde dil daha sade olmalıdır, anlatım yapısı kısa ve öz olmalıdır. Eğer sağlık çalışanlarına veya hekimlere yönelik bir haber ise tabi ki tıp terimleri daha fazla kullanılabilir ve haber daha ayrıntılı, uzun bir yapıya sahip olabilir. Haberde kullanılan başlık da mutlaka merak uyandırmalıdır. Görsel malzemeler de haber ile ilişkili olmalıdır. Örneğin yeni bir tedavi anlatılırken mutlaka o tedavi sürecini yaşayan kişinin tedavi aşamaları görselleştirilmelidir. Görsel malzeme haberi süsleyen en önemli unsurdur, seçtiğimiz görsel malzeme sayesinde haberi daha ilgi çekici hale getirebiliriz. Görsellik haberimizi tamamlayan en önemli basamaktır. Bu arada seçtiğimiz görselin görüntü kalitesine de özen göstermeliyiz. Haber başlığı ve haberin görseli, okuyucunun ilgisini habere daha çabuk çeker. 


Bu Kadar Fazla Sağlık Programlarının Var Oluşu İnsanları Olumsuz Etkiliyor
Son zamanlarda sağlık programları artış gösterdi. Her gün televizyonu açtığınızda farklı kanallarda farklı sağlık konuları ele alınıyor. Bu kadar fazla sağlık programlarının var oluşu insanları olumsuz etkiliyor. Sağlık programlarında konuların çok hızlı anlatıldığını ve halkın anlayacağı şekilde bir dil kullanmadıkları kanısındayım. Birden fazla doktor, birden fazla hastalık ele alıyorlar. Bu tür sağlık programlarında tek bir konu ve tek bir doktor seçilmelidir. Kafa karışıklığı oluşturmayacak bilgiler verilmelidir. 

Kaynağını Belirten, Haberinin Araştırmasını En İyi Şekilde Yapan Blog Sosyal Medya da İlgi Odağı Olacaktır
Bir blog habercisi olarak sosyal medyanın ve internetin olumlu gücüne inanıyorum. Haberlerinizi daha fazla kişi okuyabiliyor. Ama sosyal medyada yer alan her sağlık haberi güvenilir olmuyor maalesef. Kaynağını belirten, haberinin araştırmasını en iyi şekilde yapan ve süreklilik kazanan bir blog her zaman sosyal medya da ilgi odağı olacaktır. Benim için Esra Öz bu konuda çok başarılı bir sağlık muhabiri, yazar ve blog habercisidir. Bu işe başladığımdan beri Esra Öz’ü örnek alarak kendime sağlık alanında bir yol çiziyorum. 

Herkes Her Şeyi Okuyor, İnanıyor Ve Yanlış Şekilde Etkileniyor
Genellikle halk ilgisini çeken ve kendisiyle ilişkili yazıları okumaktadır. Hep dediğim gibi kaynak gösterilmiş ise yazılar insanlar için gerçeklik kazanır. Kaynağı belirtilmiş sağlık konulu yayınlara bir mekanizma gerektiğini sanmıyorum ama kaynağı belirtilmemiş o kadar çok yayın var ki… İşte bu yayınları denetleyen bir mekanizmanın olması şart. Herkes her şeyi okuyor, inanıyor ve yanlış şekilde etkileniyorlar. Televizyonlar nasıl denetim altında tutuluyorsa, bu tür yayınlara karşı da bir denetim oluşturulmalıdır. Haberlerin altında kaynak belirtilmelidir, böylelikle haberin güvenirliliği artar.” 

Ayça Özgül Kimdir?
1987 yılında İzmir’de doğdu. İzmir Özel Türk Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Üniversite son sınıfta Erasmus programı ile Polonya’ya giderek, Lodz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde 6 ay öğrenim gördü. İzmir Doğan Haber Ajansı’nda ve Ege Life Dergisi’nde kısa dönem staj yaptı. 2010 yılından bu yana Sağlık Dergisi İzmir muhabirliğini yapmakta. Aynı zamanda blog habercisi.
http://aycaozgulsaglik.blogspot.com/
https://www.facebook.com/groups/133144116788275/?bookmark_t=group


Etiketler | Yorum Yok

“KOMŞU TAVSİYESİYLE İLAÇ ALINMAMASI GEREKTİĞİ GİBİ HER HABERE DE İNANILMAMALI”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Halk sağlık haberlerini, programlarını, internetteki yazıları  tıpkı ilaç gibi değerlendirmesi gerektiğini belirten Yeni Şafak Gazetesi ve İnternet Sitesi Sağlık Editörü Begüm Çelikkol Altuntaş, “Komşu tavsiyesiyle ilaç alınmaması gerektiği gibi her habere de inanılmamalı. Mutlaka haberi hazırlayanlara vatandaşlar ulaşmalı ve merak ettikleri konuları sormalı” dedi. 

İnternet haberciliği çok hızlı olunması gereken bir alan. Gün içerisinde sağlık kategorisine 50- 60 farklı haber girilebiliyor. Gazetelerdeki tiraj kaygısı internetteki hit kaygısına dönüştüğünü kaydeden Yeni Şafak Gazetesi ve İnternet Sitesi Sağlık Editörü Begüm Çelikkol Altuntaş, konu ile ilgili şunları söyledi: “Çok fazla geçmişi değerlendiremeyebilirim çünkü ben biraz daha yeni jenerasyonum. Yorumlayabildiğim kadarıyla internet son zamanlarda hayatımıza fazlasıyla girdi. Sağlık habercileri de hekimlerle görüştükten sonra haberleri biraz daha halk diline çevirebilmek için internet kaynaklarını kullanmaya başladı. Yani teknoloji bu anlamda sağlık habercilerinin işine yaramaya başladı veya metinlerde giriş yapılırken internetteki verilerden faydalanabiliyoruz. Ayrıca hekimlerle sosyal medya üzerinden rahatlıkla konuşabiliyoruz, röportajlar mail yoluyla da yapılabiliyor. Ancak bu ne kadar sağlıklı tartışılır. Teknolojinin işin içine girmesi iyi olabilir ama internetteki kirli bilgileri de düşünecek olursak iki ucu keskin bıçak yorumunu yapabiliriz. Bir de eskiden daha etik habercilik anlayışı vardı. Bu sadece sağlık alanı için değil elbette. İletişim Fakültesi’nde öğrenciyken çalıştığım kurumun haber müdürü, “Özellikle lütfen kanserle ilgili haberlerinizde ‘Mucize tedavi’, ‘Mucize eseri hayatta kaldı’ gibi sözcükler kullanmayın” derdi. Oysa şimdi gazete haberlerine bakınca bu deyimlerle karşılaşıyoruz. Okurun ilgisini çekmek için olmadık başlıklar atılabiliyor. Bu da biraz umut tacirliğine neden olabiliyor.

Önemli Unsurlardan İlki Haberin Yayımlandığı Yayının Niteliği
Bir haberin, sağlık haberi olarak değerlendirilip değerlendirilmemesinde önemli unsurlardan ilki, haberin yayımlandığı yayının niteliği. Gazetede, ekte ya da internet sitesinde yayımlanmış olması onun sağlık haberi olarak değerlendirilmesinin ilk unsuru. Hangi konular derken de hastalık bilgileri, tıptaki yeni gelişmeler, hekim kaynaklı olması bu kapsama girer. Kaynaklar ise yurtdışı araştırmaları olabilir, hekimlerin konuşmaları olabilir. 


Haberiniz Zarar Vermemeli
Sağlık haberi etik olmalı. Tiraj için değil tamamen bilgi vermek amaçlı hazırlanmalı. Birkaç yerden doğrulatılmalı. Sağlık muhabiri haberi yaparken de konunun reklam içerikli olup olmadığına mutlaka bakmalı. Neticede insan hayatına ilişkin haberler hazırlanıyor. Örneğin, “Tarçın çayı içmek diyabeti yok ediyor” dersiniz. Diyabet hastası tarçın çayı içmeye başlar. Ama bu çay farklı bir organı bozabilir veya “Sigara esrardan zararlı” konulu bir haberde vatandaş esrar alışkanlığına doğru itilebilir. Bu nedenle çok ama çok dikkatli olunmalı. Haberiniz zarar vermemeli. İyice araştırılmalı. “Mucize” gibi kelimelere yer verilmemeli. Haber hasta ya da engelli çocukları ilgilendiriyorsa bir kez daha düşünülerek, taraflar üzülmeden hazırlanmalı. Özel hayat ve acı hastalıklar haber yapılmamalı, açıkçası duygu sömürüsüne kapalı olunmalı. Ve eğer bir konuyu yaparken kararsız kalınırsa vazgeçilmeli. Böylece ideal habere ulaşabiliriz.

Sağlık Habercisi Hekim Hatalarına İlişkin Dikkatli Olmalı
İdeal bir sağlık muhabir araştırmayı sevmeli, insan sağlığına meraklı olmalı, halkın sağlığını her zaman ön planda tutabilmeli. Hastalık ve kişi özelinde konuşmamalı. Sağlık habercisi, koruyucu hekimliği önemsemeli, hekim hatalarına ilişkin dikkatli olmalı, bilimsel araştırmaları incelemeli, güncel bilgileri takip etmeli, gerçekten alanında uzman olan kişilerden görüş istemeli. 



Konunun Uzmanı Olmadan Bilgi Veriliyorsa Bu İşte Bir Yanlış Var Demektir
Hekimlerle iletişimde belki de en büyük sorun onların fazlasıyla tıbbi terim kullanabiliyor olması. Tabii ki her hekim böyle değil. Yani haberi yapan biz konuyu anlamazsak vatandaşlara da doğru biçimde anlatamayız. Hekimlerle haber hazırlarken onlara “Yoldan geçen vatandaşın anlayacağı biçimde konuşalım” önerisini getirmeliyiz. Özel kurum, PR temsilcilerine gelince de biraz açık sözlü olmak gerekirse, onların da bu iş üzerinden ücret aldığını unutmamak gerekir. Yani onlar kazanacak diye kalkıp vatandaşları yanlış bilgilendirecek haberler yapılması çok yanlış olur. Mesela bir fizyoterapist kalkıp diyetlerle, kalp hastalıklarıyla ilgili bir şeyler anlatıyorsa ben bu işin içinde farklı şeyler arayabilirim. Konunun uzmanı olmadan bilgi veriliyorsa bu işte bir yanlış var demektir. Bu nedenle özellikle PR ve kurum temsilcilerine karşı biraz daha dikkatli olunması gerekiyor. Herkes aynı değil tabii ki ama bu tür olan fazlaca kurum var. 

Görsellik Sade Olmalı 
Dil ve anlatım yapısı sade ve herkesin anlayacağı şekilde olmalı. Görsel malzemelerde de bence fazlaca insan bedeni kullanılmamalı. Kanlı görüntüler alınmamalı. Yani görsellik de sade olmalı. Fotoğrafların kamu yararına olmasına, kamuyu bilgilendirme potansiyeline dikkat edilmeli. Toplumun geneli; yaşlısı, genci, hastası, panik atak olanı, eğitimlisi ve eğitimsizi düşünülerek; onlar üzerinde olası etkileri hesaplanarak fotoğraflar seçilmeli.



Program Sunucusu Sadece Ekran Işığı Var Diye İnternetten Bulunan Bilgilerle Yayına Çıkmamalı 
Sağlık haberlerinde halkı paniğe sürükleyecek türde konular seçilmemeli. Anonslarda “Yılda bilmem kaç milyon kişi ölüyor” gibi kesin hükümler kullanılmamalı. Konuklar işinin ehli uzmanlardan seçilmeli. Yani konusunun gerçekten uzmanı olmalı. Ticari kaygılar sağlık programlarında göz ardı edilmeli. Programlar için mutlaka bir denetleyici olmalı. Program sunucusunun da işin ehli biri olması gerekiyor. Sadece ekran ışığı var diye internetten bulunan bilgilerle yayına çıkmamalı. Konular da halkı gerçekten ilgilendiren, toplumsal sağlığı gözeten, bilgilendirici konular olmalı. Görsellikte de yine yaşlısı, kadını, erkeği, evhamlısı, fakiri, zengini düşünerek görüntü seçimi yapılmalı.



Blog Haberciliği Ülkemizde  Yeni Bir Alan, Yurtdışında Bu Alan Çok Etkin
Ben asıl branşı internet editörlüğü olan biriyim. İnternet ortamındaki sağlık haberciliğini çok da iyi bulmuyorum. Nedeni internet sitelerinde görev yapan arkadaşlarımız değil elbette. İnternet çok hızlı olunması gereken bir alan. Gün içerisinde sağlık kategorisine 50- 60 farklı haber girmeniz gerekebilir. Bu nedenle çok seçici olamayabilirsiniz. Her haberi doğrulatamayabilirsiniz. Güncellemeniz gereken kısımları güncelledikten sonra özel haber çıkarmaya zamanınız kalıyor. Okuyucu saatlerdir aynı haberlerin sayfanızda kalmasından sıkılıp bir daha sayfanızı ziyaret etmeyebiliyor. Böylece gazetelerdeki tiraj kaygısı internetteki hit kaygısı adını almış oluyor. Bu anlamda internet sitesi yöneticilerine de iş düşüyor. “Sağlık” kategorisi diğer kategoriler gibi değerlendirilmemeli. Hastanelerde hekimler sadece insan sağlığını düşünür. İnternet haberciliğinde de insan sağlığı düşünülmeli. Blog haberciliği ülkemizde de yeni bir alan. Aslına bakacak olursanız yurtdışında bu alan çok etkin. Dilerim ki ülkemizde de bu alan gelişir.

Komşu Tavsiyesiyle İlaç Alınmaması Gerektiği Gibi Her Habere de İnanılmamalı
Halk sağlık haberlerini, programlarını, internetteki yazıları  tıpkı ilaç gibi değerlendirmeliler. Komşu tavsiyesiyle ilaç alınmaması gerektiği gibi her habere de inanılmamalı. Mutlaka haberi hazırlayanlara vatandaşlar ulaşmalı ve merak ettikleri konuları sormalı. Haberlerin altında kaynak belirtilmeli. Özellikle de internet mecrasında buna önem gösterilmeli. Kişiler kaynağa dolaylı değil doğrudan ulaşabilmesi açısından önemli.”



Begüm Çelikkol Altuntaş Kimdir?
1983 İstanbul doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da aldı. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu. Okul döneminde çalıştığı Ege Ajans’ta sağlık muhabirliğine meraklandı. Ajans müdürü Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı’nın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevlendirdiği dönemlerde “Evet ben bu işi yapabilirim, hem de seve seve” dedi. Daha sonrasında İstanbul’da doğum fotoğrafçılığı yaptı. Bunda üniversite dönemlerinde kadavra derslerine kaçak girmenin verdiği bir etkisi de var. 2006 yılında Habertürk’te Sağlık muhabiri ve editörü olarak resmen çalışmaya başladı. Habertürk’te yaptığı bir haberden dolayı Yazar Hıncal Uluç’tan “Profesör” unvanını da alınca işinden daha da bir keyif almaya başladı. Ayrıca aynı branşta farklı kurumlarda bulunan arkadaşları hem daha kaliteli hem de daha tecrübeli olduğu için onlarla da çalışmak keyifli geldiği için bu alanda devam etme kararı aldı. Şimdi de Yeni Şafak Gazetesi’nin internet sitesi www.yenisafak.com.tr’de Sağlık ve Ekonomi editörlüğü yapıyor. Aynı zamanda gazetenin haftasonu eklerine sağlık haberleriyle katkı sağlıyor. 

Etiketler | Yorum Yok