Sağlık Haberciliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

SAĞLIĞIMIZ GÜVENLİ ELLERE EMANET EDİLMELİ


Türkiye’de ilk defa, sağlık haberciliği alanında çalışan iletişim fakültesi akademisyenleri, sağlık muhabirleri ve bürokratlarla bu alanda yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirildiği kitap “Sağlık Haberlerine Farklı Bakış” adıyla yayınlandı.

Türkiye’de ilk defa, sağlık haberciliği alanında çalışan iletişim fakültesi akademisyenleri, sağlık muhabirleri ve bürokratlarla bu alanda yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirildiği kitap “Sağlık Haberlerine Farklı Bakış” adıyla yayınlandı. " Kitapta 49 bürokrat, akademisyen ve gazeteci bir araya geldi, Sağlık Editörü ve Biyolog Esra Öz yazdı. Öz, dört yılı aşkın bir süredir, üzerinde çalıştığı “Sağlık Haberciliğine Yön Verenler” yazı dizisi ile Türkiye’de ilk defa bu alanda çalışan iletişim fakültesi akademisyenleri, sağlık muhabirleri ve bürokratlarla sorunları ve çözüm önerilerini içeren röportajlar yaptı. Bu çalışmayı, sağlık iletişimi ve sağlık haberciliğinin geliştirilerek, sağlık okuryazarlığı ve medyanın bilinçlendirilmesi için hazırlayan Öz, hayatımızın temel taşı olan sağlığın medyadaki yerini belirlemek için yaptığı bu çalışma ile temellerinin atılacağı sağlık haberciliğinin uzmanlaşmasında bir katkı sağlamayı hedefliyor.
 
Sağlık Haberciliğinde Uzmanlık Neden Gerekli?
“Sağlık haberciliği, gazetecilik mesleğine adım atar atmaz, haber yazmayı öğrenirken yapılacak bir iş değildir” diyen Öz, sağlık haberlerinin emin ellerde olması gerektiğini vurguluyor. 

Haberler, alanında uzman sağlık habercileri tarafından yapılmıyorsa “İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?”  sorusunun akla geldiğini belirten Öz, “Uzmanlaşma için gazetecilerin hakkını savunmak ve onların arkasında durulması gerekiyor. Akademik camianın çalışmaları eşliğinde sağlık habercilerinin tecrübelerini paylaşarak bir araya gelmesi ile güzel işlere imza atılacağına inanıyorum.  Doğru, etik ve güvenilir sağlık haberleri, sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmazdır. Sağlık Bakanı ve Meclis Sağlık Komisyon Başkanı da bu çalışmaya destek vererek bu alanda yapılacak çalışmaların öneminin üzerinde duruyorlar” dedi.
 
 
 
Sağlık Haberciliği Bir Uzmanlık Alanı Olarak Kabul Edilmeli!
Sağlık haberciliğinin uzmanlık alanı olması adına çabaları sonucu ortaya çıkan bu kitabın, ilk çalışmalarına yaklaşık 4 yıl önce başlayan Öz, şunları söyledi: “Sağlık haberciliği ve iletişimi üzerine çalışan hocalarımıza ulaşarak, bu alana emek vermiş meslektaşlarımla görüştüm. Bu kitap, sağlık haberciliğinde bir dönemin bakış açısını ortaya koymaktadır. Gazeteciler haber yaparken nelere dikkat ediyor, akademisyenler bu alanda yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyor, bilinçli bir adım atılması için öncülük edecek görüşler yer alıyor.”
 
 
Her Bilimsel Çalışmanın Haber Olmamalı
Sağlık haberciliğinde önemli olan noktanın bilimsel çalışmaların ışığında sade bir dille doğru bilgileri aktarmak olduğunu belirten Öz, “İşte bu noktada zamanla öğrenilen gerçeklerden birisi, her bilimsel çalışmanın haber olamayacağı, olmaması gerektiğidir. Bu ve bunun gibi birçok bilgi gazeteciler tarafından yaşanarak öğreniliyor. Bunların başta kuralı olsa ne güzel olur değil mi? Bu işi yapmak isteyen muhabire “Bunlara dikkat et.” demek, yol haritası sunarak, daha da kaliteli haberlere imza atmayı sağlamak mümkün” dedi.
 
Medya Kuruluşlarında Uzman Sağlık Muhabirlerine Yer Açılmalı Sağlık haberciliğinin kuralları oluşturulduğunda sağlık alanında çok fazla yanlış haber ile karşılaşılmayacağını kaydeden Öz, “Üzücü bir nokta da insanlar her haberi doğru olarak algılıyor. Mesela, doğal olana sevgi ve inanç insanları hata yapmaya daha fazla yaklaştırıyor. Her gün okuduğumuz sağlık haberlerindeki yanlışları gördükçe bu alandaki uzmanlaşmanın ne derece elzem olduğunu daha iyi anlıyorum.  Sağlık okuryazarlığının gelişmesi ve insanların bilinçlenmesi için öncelikle medya kuruluşlarında uzman sağlık muhabirlerine yer açılmalı ve sağlık muhabirlerine, ajans muhabirlerine, çeviri yapan ve istihbaratta yer alan gazetecilere de eğitim verilmeli. Çeviri haberlerinin yanlışlarla dolu aktarılması ve ajans muhabirlerinin yaptığı bazı haberler insanları boşuna umutlandırarak, büyük hayal kırıklığı yaşatması engellenebilir. Ayrıca gazetecilik gün geçtikçe kan kaybediyor ve güven sorunu yaşanıyor. Sağlık haberciliğinde ise bu çok daha fazla hissediliyor” diye konuştu.
 
 
Esra Öz Kimdir?
5 yıl süre ile Yazı İşleri Müdürü olarak çalıştığı Sağlık Dergisi’nde yeniliklere açık, araştırmalarına devam etti. Daha önce yapılmamışı yapmak istediği için hayata gözlemleyerek bakıyor.  Hazırladığı “Tıbbın Duayenleri”, “Hayatı Keşfeden Biyologlar”, “Dünya’da Türk Hekimleri ve Başarı öyküleri” ve Nörobilim ile ilgili röportaj ve haber serileri sağlık camiası tarafından büyük ilgiyle takip ediliyor.  2012 yılında Sağlık Bakanlığı Sosyal Medya hesaplarının kurulumu ve yönetiminde danışmanlık yaptı.   2013 yılında Med-Index sitesinin kurucusu ve Yayın Yönetmeni olarak çalıştı. 2014 yılı Nisan ayında Technical Assistance For Alignment İn Organ Donation Project (Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi) Senior Communication Expert (Kıdemli İletişim Uzmanı) olarak  organ bağışı haberlerinin işlenmesi üzerine medya çalıştayları düzenliyor. Aynı zamanda 2014 Ekim ayından itibaren Sağlık ve İnsan Dergisi Yayın Editörü olarak çalışmalarını sürdürüyor. Şubat 2015 tarihinden itibaren TRT Kent Radyo Ankara'da Sağlık Gündemi programını hazırlayıp sunuyor.
 Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Birliği tarafından düzenlenen "Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi" kapsamında "AB Organ Bağışı 2. Medya Çalıştayı"nı organize etti ve toplantıda medyanın rolü ele alındı.
 
 "AB Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi" kapsamında "Ulan İstanbul", "Arka Sokaklar", "Kaçak", "Hayat Yolunda" ve "Kocamın Ailesi" setlerinde Türkiye'deki organ bağışı ve nakillere ilişkin bilgi verilmesini organize etti.
 
"AB Organ Bağışı 3. Medya Çalıştayı"nı düzenleyerek Sağlık Bakanlığı ve AB yetkililerinin, organ bağışında farkındalığın artırılabilmesi için medya temsilcilerini ziyaret edilmesini organize etti. Show TV, CNN Türk, KANAL D, Star TV, NTV, Fox TV, TGRT Haber, Kanal 24 , Hürriyet Gazetesi, Star Gazetesi, Akşam Gazetesi ve Türkiye Gazetesi'nin yöneticileri ile görüşüldü.
 
Türkiye'de ilk defa “Kokuyla Keşfet” adıyla koku kitabı yayınladı. Kitapta, koku almanın bilimsel yönlerini eğlenceli bir dille işlerken, kokunun cinselliğe ve insan ilişkilerine etkisi, hastalıklar, parfümün gizemli dünyasını ve kokuyla ilgili daha birçok konuyu ele aldı.
 
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu öncülüğünde Dr. Dyt. Alev Keser ve Yrd. Doç. Dr. Filiz Yıldırım editörlüğünde Ankara Üniversitesi Yayınlarından çıkan "Sağlık Okuryazarlığı" kitabında  "Sağlık Habercisi Gözünden Sağlık Okuryazarlığı" bölümünü yazdı.

Etiketler , , , | Yorum Yok

MEDYA TEMSİLCİLERİNDEN ORGAN BAĞIŞINA DESTEK SÖZÜ

Türkiye'nin yazılı ve görsel medya kuruluşlarının temsilcileri, organ bağışının artırılabilmesi için farkındalık yaratılması amacıyla haber destek sözü verirken, toplumda olumlu algının geliştirilmesinde işbirliğine "evet" dedi.

Sağlık Bakanlığı ve AB yetkilileri, organ bağışında farkındalığın artırılabilmesi için medya temsilcilerini ziyaret etti. Sağlık Bakanlığı ve AB'nin ortaklaşa yürüttüğü "Organ Bağışında Uyum İçin Teknik Yardım Projesi" çerçevesinde, yazılı ve görsel basın temsilcileri, haber müdürleri, istihbarat şefleri ile organ bağışı ve nakillerine ait bilgiler paylaşıldı.

Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, organ bağışının artırılabilmesi için toplumsal farkındalığın mutlaka yükseltilmesi gerektiğini belirterek, bu algının oluşmasında medyaya büyük sorumluluk düştüğünü söyledi. Türkiye'nin canlıdan organ bağışında çok ileri düzeyde olduğunu, ancak kadavradan organ naklinde istenilen seviyenin yakalanamadığını vurgulayan Kapuağası, basında yer alacak her olumlu haberin, bağışların artmasına büyük katkı sağladığının altını çizdi.

Proje Koordinatörü ve Organ Nakli Birim Sorumlusu Mehmet Ali Aydın da "Yaşama şansı yakalayan ya da bunun için organa ihtiyacı olan bir kişinin duyguları, medya aracılığıyla birçok yerde duyulabilir. Bu yüzden medyanın desteğine ihtiyaç var" diye konuştu.



Medya temsilcilerinden tam destek
Show TV Genel Yayın Yönetmeni Ramazan Kurnaz, bu konuda medyanın üstüne düşeni yaptığını düşündüğünü belirterek, "Ancak haber bültenlerinde daha sık yer verilebilir. Bunun için de çeşitli insan hikayelerinin olması gerekiyor. Bakanlık ya da ilgili kişilerin, bürokratik engelleri kaldırması gerekiyor ki bunlar gazete ve televizyonlarda sıkça haber olsun" değerlendirmesinde bulundu.  Show TV Haber Müdürü Fırat Çatalbaş ve Sağlık Muhabiri Derya Bozdinç, organ bağışı konusunda haberler yaptıklarını, daha da hassas olacaklarını söylediler.



CNN Türk Haber Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Boratav da medyanın kimi zaman bu konuda yanlış bilgi verebildiği eleştirisinde bulunarak, şunları kaydetti: "Dizilerde, filmlerde, haberlerde çok işleniyor. Dramatik bir konu. Buralarda yanlış bilgi ve izlenime aracı olmamaya çok dikkat etmek lazım.  Türkiye'de iyi çalışan bir sistem var. Bunun her aşamasında ne yapıldığı basın mensuplarının bilmesi ve o bilgi çerçevesinde hareket etmesi lazım. Sonu iyi biten öyküleri anlatmak lazım. Acı çeken birine 'organ bağışında bulunur musunuz?' demek çok zor. Onlara, bu tip örneklerle bunun yapılabildiğini ve sonucunun iyi olduğunu göstermek lazım."
 
 
KANALD Yayın Yönetmeni Lale Eren, organ bağışı konusuna karşı duyarlı davrandıklarını ve bu konuda haber yapılması için Bakanlık ile sıkı irtibat içinde olmak istediklerini kaydetti.
 
 
NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri de organ bağışının topluma doğru anlatılması konusunda medyaya önemli sorumluluklar düştüğünün altını çizerek, "Her organ bağışının bir insanın hayatta kalması demek olduğunu iyi anlatabilmemiz lazım. Toplumda bu konudaki ön yargıların giderilmesi için medya öncü olabilir" dedi. Yurteri, şöyle devam etti: "Bir gün 'sizin de organa ihtiyacınız olabilir' tezi işlenebilir; organ bağışlayan ve toplumda saygı gören sanatçı, sporcu ve aydınlarla bu konuda röportajlar yapılmalı, organ bağışını engelleyen inanç ve geleneklerle ilgili çalışmalara yer verilmeli, saygı gören din adamlarının görüşleri haber ve belgesellerde değerlendirilmeli. Medyanın organ bağışı kampanyaları düzenlemesi ya da düzenlenen kampanyalara destek vermesi sağlanmalı. Organ bağışında öncülük eden ülkelerin başarı öyküleri gündeme getirilmeli." NTV Editörü Fergün Atalay, bu konuda daha sık haber yapacaklarını söyledi.



Fox TV İstanbul Haber Müdürü Orkun Öz, organ ihtiyacının bir gün herkesin başına gelebileceğinin altını çizerek, "Bizim arkadaşlarımız, bir cinayet haberine gittiğinde, öncelikle onların yakınlarına ulaşabilirsek onların aklına düşürmeye çalıyoruz. Bizim bir yönlendirmemiz söz konusu olamaz, kendi kararlarıdır ama bir farkındalık yaratabilirsek, o acının içinde başka hayatların kurtarılabilmesini sağlayabilirsek, bir kişi bir kişidir" diye konuştu.

Fox TV Haber Operasyon Müdürü Onur Kumbaracıbaşı ise yetkililerin, bağışçıların ve nakil yapılan kişilerin iyi dileklerini, doğru bir şekilde izleyiciye aktarmaya çalıştıklarını belirtti.
"Organ bağışına özendirilmeli"
 
 

TGRT Haber Müdürü Hasan Köseoğlu, medyanın sadece haber vermekle değil aynı zamanda toplumu bilinçlendirmekle de yükümlü olduğunu ifade ederek, "Bunu yaparken, daha çok mağdur kişilere destek olunmak amacıyla haber yapılması, organ bağışına özendirilmesi de medya kuruluşunun asli vazifelerinden birisi olmalıdır" dedi.

Köseoğlu, TGRT Haber olarak, organ nakillerini özendirici ve nakil gerçekleştirilen kişilerin hikayelerine yer verdiklerinin altını çizdi.



Kanal 24 Haber Müdürü Mehmet Yeşilkaya da organ bağışı konusunda çok duyarlı bir yayın kuruluşu olduklarını belirterek, böyle bir istihbarat geldiğinde mutlaka değerlendirdiklerini söyledi. Bu tür hikayelere ulaşılabilmesi için medya kuruluşlarında görev alan gazetecilerle ilgili kurumlar sıkı bir işbirliği içinde olmaları gerektiğini vurgulayan Yeşilkaya, "Sağlıklı, hızlı bir iletişim kurulmalı. Bilgiye anında ulaşmamız gerekiyor. Bu sağlandığında daha sağlıklı haber yapılabilir" diye konuştu.
 
 

"Vatandaşın dini açıdan kafasında soru işareti kalmaması lazım"
Hürriyet Gazetesi Yayın Koordinatörü Emre Oral, kendi gazetelerinin bu konuda farkındalık yaratmaya yönelik çaba harcadıklarını dile getirerek, Bakanlık yetkilerinin yaptıkları ziyaret sonrasında çok daha fazla bilgi edindiklerini bildirdi. Hayat hikayelerinin verilerden çok daha etkili olduğuna işaret eden Oral, organ mafyasına ilişkin şehir efsanelerinin bulunduğunu, bunların mutlaka ilgili yerlerden teyit edilmeden habere yansımaması gerektiğini vurgulayarak, bu konuda her olumsuzluğun algıda değişikliğe yol açabileceğine dikkati çekti.  Sağlık Editörü Mesude Erşan ile yapılan görüşmede, konunun önemi üzerinde durarak bu konuda farkındalık oluşturmak için haber serileri yaptığını söyledi.
 
 
Star Gazetesi Yayın Koordinatörü Yücel Koç, yaklaşık 25 yıldır gazeteci olduğunu ve ilk kez yetkilerin, organ bağışı ile ilgili ziyarette bulunarak bilgi aktardığını söyledi. Medyada çıkan olumsuz haberlerin, vatandaşları koruma içgüdüsüyle yapıldığı değerlendirmesinde bulunan Koç, şöyle devam etti: "Gelen bir duyum karşısında, gazeteci doğal bir refleks geliştiriyor, hem duyulsun hem de savcılığa ihbar yerine geçsin, mağduriyet varsa giderilsin. Doğru bilgilendirme yapıldığında, medyanın da katkısıyla vatandaşların bakışının değişeceğine inanıyorum. Bu sadece basına düşmez. Vatandaşın dini açıdan vatandaşın kafasında soru işareti kalmaması lazım. Bu konunun, sıkça konuşulması ve işlenmesi lazım."



Türkiye Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mustafa Bilim de bu konuyu çok önemsediklerini ve her zaman destek olmaya hazır olduklarını söyledi. Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü Ziyneti Kocabıyık, organ bağışına önem vererek bu alanda haber çalıştıklarını ve Bakanlığın bu konuda desteğini istediler.



Akşam Gazetesi Haber Müdürü Özkan Tamirak da organ bağışında farkındalığın artması haber desteği verdiklerini, bunu artırarak devam ettireceklerini bildirdi.  Akşam Gazetesi Sağlık Editörü Berda Özdiktaş, organ bağışında insanların verdiği tepkilere ve beyin ölümünün iyi anlatılması gerektiğini söyledi.
 

Star TV Program Müdürü Recep Balcı,  organ bağışı ile ilgili yapılan haberlerde özellikle aklına takılanları Bakanlık yetkilisine iletti ve konuda daha çok önem vereceklerini dile getirdi.
 
"Organ Bağışında Uyum İçin Teknik Yardım Projesi"  Kıdemli İletişim Uzmanı olarak bilgilendirme amacıyla bu içerik paylaşılmıştır. 
 

Etiketler , , | Yorum Yok

SAĞLIKTA ŞİDDET HABERLERİNE CEZA KANUNUNUN İLGİLİ MADDESİ EKLENMELİ

Sağlıkta Şiddet Haberi Nasıl İşlenmeli? 

Somut delil ve beyanlarla haber metinleri yazılmalı gerektiğini belirten Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Fatih Batı, “Bu metinler yazılırken belki de haberin en üst kısmına ilgili Türk Ceza Kanunu maddesi eklenerek her olayda bunun ciddi bir suç olduğu vurgulanmalıdır” dedi. 

Son yıllarda artan sağlıkta şiddet haberleri ile ilgili toplumsal farkındalığın artırılması ve haberlerin işlenişinde nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili merak edilenleri mercek altına almaya devam ediyoruz. 

Toplumun son yıllarda bu kadar şiddete meyilli ve şiddeti çözüm olarak görmesinin, sosyolojik anlamda da ele alınması gerektiğini belirten Dr. Fatih Batı,  “21. Yüzyıl iletişim çağı dediğimiz günümüzde bu tür ilkel ve çağdışı olayların yaşanması biz sağlık çalışanlarını ciddi derecede üzmekte, demoralize etmekte ve inanıyorum ki sağduyulu tüm duyarlı vatandaşlarımızın da tepkisini çekmektedir” dedi. 

İlkokul Mezunu da Üniversite Mezunu da Şiddete Meyilli 
Sağlıkta Şiddet, sağlık çalışanlarının günümüzde en çok muzdarip olduğu ve acilen çözüm beklediği ciddi bir sorun olduğunu belirten Batı, şunları söyledi: “Bugün baktığımız zaman sağlıkta şiddetin ne şehri, ne bölgesi ne de eğitimi var! Yani Akdeniz’de de oluyor, Karadeniz’de de Doğu ve Ege’de de, ilkokul mezunu da üniversite mezunu da şiddet uyguluyor, kaymakamı da, milletvekili de, cami imamı da, köylüsü ve işçisi de! Toplumun son yıllarda bu kadar şiddete meyilli ve şiddeti çözüm olarak görmesi belki de sosyolojik anlamda da ele alınması gereken bir durumdur. 21. Yüzyıl iletişim çağı dediğimiz günümüzde bu tür ilkel ve çağdışı olayların yaşanması biz sağlık çalışanlarını ciddi derecede üzmekte, demoralize etmekte ve inanıyorum ki sağduyulu tüm duyarlı vatandaşlarımızın da tepkisini çekmektedir.”

Şiddet Olayından Sonra Kınama Mesajı Yayınlanmalı
Haberlerin işleyişi hususunda, öncelikle sağlık çalışanlarının can güvenliklerinin tehdit eden bir durumla karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Batı, mağdur olan sağlıkçıların bağlı bulundukları yerel idare ve özellikle Sağlık Bakanlığı tarafından sahiplenilmesi ve bunun hissettirilmesi gerektiğini kaydetti. Batı, “Bakanlığımız bir kınama mesajı yayınlamalıdır. Sosyal medya üzerinden şiddete karşı Bakanlık tarafında yapılan görsel ve yazılı paylaşımları açıkçası yeterli bulmuyorum” dedi. 

Somut Delil ve Beyanlarla Haber Metinleri Yazılmalı
Ele alınan haberlerin bir süzgeçten geçirilmesinin gerektiğine değinen Batı, “Somut delil ve beyanlarla haber metinleri yazılmalıdır ve bu metinler yazılırken belki de haberin en üst kısmına ilgili Türk Ceza Kanunu maddesi eklenerek her olayda bunun ciddi bir suç olduğu vurgulanmalıdır. Olayın ilk olduğu zamanda ele alınan haberden sonra süreç takip edilmeli en son mahkeme kararı da yine haberin güncellenmesi şeklinde yeniden gündeme getirilmelidir” diye konuştu.

Yargı Kısmında Tutuklu Yargılamaların Maalesef Yapılmadığını Görüyoruz
Sağlıkta şiddet haberlerinin yayınlanmasının bu olayları bir nebze artırdığını söyleyen Batı, şunları kaydetti: “Yapılan haberlerde sıklıkla saldırganların ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldıklarını okuyoruz. Dolayısıyla böyle bir algı insanlarda “saldırsak da bir şey olmuyor zaten” gibi çok tehlikeli ve hatta buna teşvik edici bir düşünce dahi oluşturuyor olabilir! Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen Torba Kanun tasarısında “sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların tutuklu olarak yargılanması müeyyidesinin” getirilmesine rağmen durumun yargı kısmında tutuklu yargılamaların maalesef yapılmadığını görüyoruz. Zannediyorum ki Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı bu maddeyi yeniden ele alıp gerekli Türk Ceza Kanunu maddelerini, yeniden düzenleyip bu tutuklu yargılamanın işlerliğini sağlamalıdır. Aynı haberlerde sağlık çalışanına saldıran zanlıların tutuklu yargılanmak üzere hapse atılmasının yazıyor olması bu tür olayları azaltıcı bir tesir gösterecektir.”

Şiddeti Vurgulamak ile Şiddete Teşvik Etmek Aynı Şey Değildir
Şiddet vurgulanmadan şiddet haberini işlemenin, şiddete uğrayan kişiyi mağdur edeceğini dile getiren Batı, “Şiddeti vurgulamak ile şiddete teşvik etmek aynı şey değildir, elbet burada bunu ayırmak gerekiyor. Şiddeti vurgulamaktan kasıt, sağlık çalışanının uğradığı fiziksel ve ruhsal darp ve tahribattır. Şu yönünü iyi ayarlamak gerekir ki şiddet her haliyle suçtur, büyüğü küçüğü olmaz” şeklinde konuştu. 

Soruşturmacı ve Araştırmacı Gazetecilik Yerine Masa Başı Hazırlanan Haberler Görüyoruz
Medyanın, şiddete karşı temel ilkelerini sergilemesinin bu durum için yeterli olacağını belirten Batı, ancak birçok sağlık haberinde bunu göremediklerini söyledi. Batı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tek ağızdan yapılan haberler, yargı süreci daha sonlanmadan meslektaşlarımıza atılan iftiralar ve linç girişimleri sonucu, onların itibar ve kişisel haklarına saldırılar, soruşturmacı ve araştırmacı gazetecilik yerine masa başı haberleri şeklinde yayınlanıyor ve buna sıkça rastlıyoruz. Bazı basın mensupları basın yayın ve gazetecilik ilkelerini yeniden gözden geçirmelidir.”

Etiketler , | Yorum Yok

LONDRA’DA SAĞLIK GAZETECİLERİ DERNEĞİ ULUSAL BASINDA YAYIMLANAN HABERLERE KATKIDA BULUNUYOR

TÜRK HABERCİLERDEN DÜNYA BASIN ESİNTİLERİ

1967’de Sağlık Gazetecileri Derneği’nin kurulduğunu ve bu bağımsız meslek örgütünün 450’den fazla üyesi bulunduğunu belirten Londra’dan Blog Yazarı Filiz Taylan Yüzak, “Dernek resmi sitesinde verilen bilgilere göre; yüzlerce rapor ve kitap hazırlıyor, ayrıca ulusal basında yayımlanan haberlere de katkıda bulunuyor ve bilgi kaynağı teşkil ediyor” dedi. 

Dünya’nın farklı ülkelerinden Türk gazetecileri ile habercilik üzerine sohbetler yapmaya başladık. Bu röportaj sayesinde gazetecilik ve sağlık haberciliği alanında bilinmeyen farklı bilgiler edinip, bu alanın gelişmesi için beyin fırtınası yapma fırsatı sunacak. İlk olarak Londra’dan Blog Yazarı Filiz Taylan Yüzak, soruları cevapladı. 

İngiltere’de gazetecilerin haber yapma koşulları ve sahip oldukları haklar nelerdir?
İngiltere’de gazeteciler basın özgürlüğüne sahip ve ülkede bizdeki gibi kapsamlı bir basın yasası bulunmuyor. İstisnai olarak radyo ve televizyonu kapsayan iki adet yayıncılık yasası var. Geri kalan medya kuruluşlarında öz düzenleme ve öz denetim hakim. İngiltere’de medya içeriği geniş çaplı bir halk istişaresinin ardından, en azından kısmi olarak bağımsız, çok sayıda kuruluş tarafından düzenleniyor. Medya düzenleme sisteminin amacı medya yoluyla zararlı veya yasadışı içeriğin yaygınlaştırılmasını önlemek. Yani bu düzenleme sisteminin amacı medyayı taciz etmek ya da medyaya müdahale etmek değil, ifade ve bilgi edinme özgürlüğü haklarını korumak, teşvik etmek, ayrıca gazetecilerin mesleki tercihlerine saygı duymak. Dolayısıyla Türkiye’ye kıyasla burada daha liberal, demokratik, çeşitlilik sahibi ve özgür bir basın bulunduğunu söylemek mümkün. Bunun nedenlerinden biri de bizde maalesef zayıflamış olan sendikaların burada hala güçlü olması. Örneğin İngiltere’de 1907’de kurulan Ulusal Gazeteciler Birliği (NUJ) çok etkin bir sendika. Londra’da ve İngiltere’nin başka kentlerinde ofisleri bulunuyor. Dünyanın en büyük ve köklü gazeteci sendikalarından biri olan kuruluş, dünyada tutuklu gazeteciler gibi meseleler üzerine aktif bir şekilde kampanyalar yürütüyor. Basın özgürlüğü, profesyonellik ve medyada etik standartları sağlamak için çalışıyor. Üyeleri de bu hedefi gerçekleştirmek için lobicilik çalışmaları yapıyor. Sendikanın 38 bin üyesi var. 


İngiltere’de sağlık haberlerini ve haberciliğini değerlendirir misiniz? 
İngiltere’de SGK gibi çalışan Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS) adlı kurumun bütçesinde Muhafazakar Parti’nin yaptığı kesintiler nedeniyle değişimler yaşanıyor. Bu kesintilerin başlıca sebebi 2009 Avrupa ekonomik krizi sonrasında gelişen kemer sıkma politikaları. 
Sağlık haberciliği konusunda şikayet edilen bir husus, bu tür gazeteciliğin haber kaynaklarının daha çok halkla ilişkiler şirketlerine ve basın bültenlerine bağımlı olması. Dolayısıyla bu alanda tarafsız ve sorgulayıcı bir bakış açısının geliştirilemediği eleştirileri yapılabiliyor.

Coventry Üniversitesi’nde bu yılın Mayıs ayında ikinci kez sağlık gazeteciliği uluslararası konferansı düzenlendi.  Bunun dışında ülkede 1967’de Sağlık Gazetecileri Derneği (MJA) kurulmuş. Bu bağımsız meslek örgütünün 450’den fazla üyesi bulunuyor. Dernek, yüzlerce rapor ve kitap hazırlıyor, ayrıca ulusal basında yayımlanan haberlere de katkıda bulunuyor ve bilgi kaynağı teşkil ediyor.


İdeal bir sağlık muhabirinin sahip olması gereken özellikler nelerdir?
Diğer gazeteciler gibi deneyim ve bilgi açısından kendilerini sürekli geliştirmeleri ve güncel tutmaları gerekiyor. İyi, anlaşılabilir ve hızlı yazı yazma yeteneğine sahip olmalılar. Gazetecilik veya yazı alanında bir diploma işlerini kolaylaştırabilir. Alanlarında “networking” yaparak mümkün olduğunca çok sayıda gazeteci ile tanışmaları iş bulma açısından iyi olur. Bunlar zaten genel olarak muhabirlerden beklenen özellikler. İngiltere’deki sağlık sektöründe iş bulma konusunda rekabetin artması bekleniyor. 

Bu konuda İngiltere’de Westminster Üniversitesi, Tıp Gazeteciliği’nde lisans, Coventry Üniversitesi’nde ise aynı bölümde yüksek lisans eğitimi alınabilir. Bu alanlarda “Sağlık Uzmanları İçin Medya Hukuku ve Etiği”, ayrıca “Gazeteciler İçin Günümüzde Sağlık Hizmeti Alanının Meseleleri” gibi dersler okutuluyor. 


Blog haberciliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Blog haberciliğinin genel anlamda yurttaş gazeteciliğini ve bu bağlamda demokratikleşmeyi geliştirdiğini düşünüyorum. Bu alandaki gelişmeleri çok olumlu buluyorum. Son yıllarda önemi artan blog haberciliği toplumsal olaylardaki rolüyle artık vazgeçilmez bir haber kaynağı haline geldi. Bloglar ana akım medyadaki haber bültenleri kadar ciddi ve resmi bir formata sahip olmadıkları için belki onların yerini şu anda tutmuyor olabilirler. Ama kuru kuru haber vermek yerine öznel ve renkli bir üslupla yazılmaları onları benzersiz ve çok değerli kılıyor. Benim de takip ettiğim birçok yaşam ve kültür-sanat blogu bulunuyor. Özellikle Batı ülkelerinde blog yazarlığını profesyonel, hatta full-time iş olarak yapan, çoğunlukla reklam yoluyla bundan para kazanan birçok kişi var. Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde alternatif bir medya aracı olarak blogların öneminin daha da artacağını düşünüyorum.


Benim de üç yıldır yazdığım kişisel bir bloğum var. Buraya Londra’daki deneyimlerimi ve kültür-sanat etkinliklerinden izlenimlerimi yazıyorum. Bloguma e-posta yoluyla abone olmak mümkün. Bu şekilde yeni yazılar e-posta kutunuza düşüyor. Adresi: londranotlari.wordpress.com  


Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri bölümünden mezun olduktan sonra Nokta dergisinde muhabirlik yaptım. Dergi kısa bir süre sonra kapanınca İngiltere’ye geldim. Warwick Üniversitesi’nde Avrupa Kültür Politikası ve Yönetimi dalında yüksek lisansımı tamamladıktan sonra Londra’ya yerleştim. Altı yıldır burada yaşıyorum. Beş yıldır da bası işlerinde Londra’da çalışıyorum. Boş zamanlarımda bir koroda şarkı söylüyorum. Bunun dışında kültür-sanat etkinliklerine gitmeyi ve bloguma zaman ayırmayı seviyorum. Kendi bloğum dışında üniversiteden hocam Erkan Saka’nın Erkan’s Field Diary (erkansaka.net) adlı profesyonel blogunda ve Cazkolik (www.cazkolik.com) adlı internet sitesinde de yazarlık yapıyorum. Beni Twitter’dan da takip edebilirsiniz: @ftaylanyuzak   

Etiketler , | Yorum Yok

"İNSANLAR HASTALIKLARINA İNTERNET ÜZERİNDEN ÇÖZÜM ARIYOR"

Anadolu Üniversitesi öğrencilerine Sosyal Medya Kulübü tarafından, sosyal medya kullanımı hakkında bilgi vermek amacıyla bir etkinlik gerçekleştirildi.

Sosyal Medya Kulübü (SMK) tarafından Anadolu Üniversitesi (AÜ) Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Sosyal Söyleşi” etkinliğinde alanında uzman kişilerle sosyal medya kullanımı hakkında konuşuldu. Google Eski Hukuk Danışmanı Burçak Ünsal ve Sosyal Medya Uzmanı Esra Öz’ün katıldığı ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte sosyal medya kullanımı, sosyal medya hakları ve sosyal medya haberciliği konuları üzerinde duruldu. sağlık haberciliği ve internetin sağlık üzerinde etkisi üzerine konuşan Sosyal Medya Uzmanı Esra Öz, sağlık haberciliğinin gelişmesi gerektiğini söyledi. Öz, “Sağlık haberciliği ülkemizde henüz uzmanlaşmamış ama uzmanlaşması için çalışmaların sürdüğü bir alan. Acemilik günlerinin gazeteciliği değil de, daha çok bu alana emek vermiş eğitimini alarak uzmanlaşmış gazetecilerin çalışması gerekiyor. Hatta bu alanda branşlaşmaya gidilmesi gerekiyor. Vatandaşlar sosyal medya ya da internette gördüğü sağlık haberlerine çok fazla güveniyor. Özellikle alternatif tıp ve bitkisel tedavi gibi haberlere ilgileri yoğun. Hatta sağlık uzmanları bu konudaki yanılgıyı yıkmak için uğraşıyorlar ama çokta başarılı olamıyorlar. Çünkü insanlar ilaç kullanmak yerine alnernatif tedaviyi daha çok tercih ediyor. Bitkisel tedavi ile hastalıklarını yenmeye çalışıyorlar. Bu anlamda yanlış algının değiştirilmesi ve zaten hedeflerden biri olan sağlık haberciliğinin yaygınlaştırılması gerekiyor” şeklinde konuştu.


“İNSANLAR HASTALIKLARINA İNTERNET ÜZERİNDEN ÇÖZÜM ARAMA YOLUNA GİRİYOR”
İnsanların hastalandıkları zaman öncelikle internete başvurduklarını belirten Esra Öz, “İnsanlar hastalıklarına internet üzerinden çözüm arama yoluna giriyorlar. Ve genelde internette hastalıklar abartılı bir şekilde anlatılıyor. Yanlış bir bilgi varsa bilginin doğruluğu araştırılmadan, hemen ona inanılıyor. Bununla ilgili bir eksiklik var aslında. İngiltere’de tüm hastalıkların bütün bilgileriyle yazıldığı, insanın hastalandığı zaman girip tüm bilgilerini alabildiği bir sistem var. Hastayı korkutmadan bilgilendirme yapılıyor. İnsanlar internette okuduklarıyla korkarak, travmatik bir şekilde gidiyorlar doktora. Bu yüzden gerçekten doğru bilginin verildiği, hastaları korkutmadan ve doğru uzmana yönelmesini sağlayan sitelerin olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.



Etkinlikte konuşan Google Eski Hukuk Danışmanı Burçak Ünsal da, sosyal medyada ahlak ve sosyal değerler üzerine konuştu. Toplumun sadece sosyal medya haklarını değil genel olarak haklarını bilmesi gerektiğini ifade eden Ünsal, aklımızdaki bazı soruların peşine düşmediğimizi, bunların arkasında durmamız gerektiğini söyledi. Medyanın artık 4. kuvvet olarak adlandırılmaya başlandığını ifade eden Ünsal, “Yasama, yürütme ve yargıdan sonra medya 4. kuvvet oldu. Kabul edilen çok etkin, çok büyük bir güç. Artık bu güç dijital alanda kullanılıyor. Artık insanlar gitgide basılı medyada, televizyonda yani başkaları tarafından seçilerek sunulan şeylerden ziyade, kendi tercih ettikleri içeriğe ulaşmak açısından dijital medyayı takip ediyorlar ve interaksiyonda bulunuyorlar. Kendileri de o haberin ya da içeriğin oluşturulmasında katkıda bulunuyorlar. Bu yüzden bu dijital medyanın gücü ve avantajı oldukça fazla. Diğer bir avantajı bilgi ulaşımında eşitlik, fırsat eşitliği gibi bir takım imkanlar sağlıyor. Düşünün ki İstanbul’a yada Amerika’ya hiç gidememiş bir öğrenci, internetteki bilgilerden, sosyal medyadaki paylaşımlardan her türlü profesyonele ulaşabiliyor. Her türlü bilgi ve içeriğe ulaşabilmek gibi bir imkanı oluyor” dedi.


“HAYATLARIN BİR BÖLÜMÜ ARTIK SOSYAL MEDYA ÜZERİNDE YAŞANIYOR”
Sosyal medyanın artık kişiliğin bir parçası olduğuna dikkat çeken Google Eski Hukuk Danışmanı Ünsal, “Hayatların bir bölümü artık sosyal medyada yaşanıyor. İnsanların bir oldukları kimliği var, bir algılanan kimliği var bir de kendini göstermeye çalıştıkları kimliği var. Artık 10 yaşından itibaren herkesin elinde akıllı telefonlar, kameralar var. Her anımız bizim isteğimiz dışında kaydedilebilir. Teknoloji temyiz kuvveti gelişmemiş, iyiyi kötüden ayıramayacak olan çocukların elinde bile telefon, tablet var. Bu doğal bir şeydir, olacak ve olmaya devam edecek çünkü bunun önüne geçmek mümkün değil. Artık eğitim bile tablet dağıtımından geçiyor. Eskiden nasıl kara tahta ve tebeşir varsa bugün gelişen teknoloji ile olması gereken bunlar. Bu normal bir gidişat ben bunu iyi olarak görüyorum. Çünkü eğitimin etkinliğini, ulaşılabilecek olan birinin daha fazla olmasını ve buna erişim imkanını arttırarak bunu yorumlama imkanı veriyor. Şu anda dijitalize edilmiş tüm kütüphanelere ulaşabilirsiniz. Belki riski var ama mücadele etme yöntemi de var. Sağladığı fayda ve avantaj riskine göre çok daha fazladır. Zaten o yüzden normal ülkelerde kamu politikası olarak destekleniyor” diye konuştu.

Düzenlenen etkinlikten duyduğu memnuniyeti de dile getiren Ünsal şunları söyledi:
“Etkinlik gerçekten çok başarılı geçti. Çok güzel sorular aldık. Alımızdakileri arkadaşlarımıza bütün açıklığıyla paylaşma imkanımız oldu. Gerçekten çok geniş bir çerçevede önemli konuları çok verimli bir biçimde ele almış olduk. Öğrencilerin katılımından, soruların güzelliğinden ve interaktif bir çalışma olduğu için çok memnunum. Bu fırsatı sağladığınız için hem kulübe hem de dinlemeye gelen arkadaşlara çok teşekkür ederim.”

Kadir Arslan'ın  yaptığı röportaj.

Etiketler , , , , | Yorum Yok

1. UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE ŞURASI SONUÇ BİLDİRGESİ AÇIKLANDI

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Necdet Ünüvar, "Uyuşturucu ile mücadelenin yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlar ile tam bir işbirliği içerisinde yürütülmesi gerekmektedir" dedi.

"1. Uyuşturucu ile Mücadele Şurası" kapsamında, ATO Congresium'da yapılan 15 ayrı çalıştay tamamlandı. Uyuşturucu ile mücadele konusundaki yasal mevzuatın, bütünleşik bir anlayışla gözden geçirilerek gerekli düzenlemelerin yapılması ve Ruh Sağlığı Kanunu çalışmalarının hayata geçirilmesi gerektiği bildirildi. 

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Necdet Ünüvar, çalıştayların ardından hazırlanan "1. Uyuşturucu ile Mücadele Şurası Sonuç Bildirgesi"ni açıkladı. 

Çalıştaylarda 625 katılımcının görev aldığını, katılımcılar arasında ailelerin, daha önce madde kullanıp bırakmış olanların, muhtarların, yerel yöneticilerin, medya mensuplarının, 27 ayrı dernek ve sivil toplum kuruluşlarından uzmanların, 11 spor federasyonundan temsilcilerin ve üniversitelerden akademisyenlerin yer aldığını anlatan Ünüvar, katılımcılardan şura ve çalıştaylara ilişkin olumlu geri bildirimler aldıklarını vurguladı.

Ünüvar, sorunun sosyal boyutu da dikkate alınarak oluşturulan "Narkotimler"in, yerinde bir uygulama olduğunun belirterek, bu timlerin arka planda psikolog, sosyolog ve diğer meslek mensuplarının katılımıyla desteklenmesi gerektiğini ifade etti.


Kurumların ulusal ve uluslararası bilgi ve istihbarat paylaşımlarının önemli olduğuna işaret eden Ünüvar, şunları kaydetti: "Kara, hava, deniz, demiryolları, gümrük kapıları ile genel sınırların güvenliğinin gerekli teknolojilerle desteklenmesi gerektiği belirtildi. 

Hedef gruplara yönelik eğitimlerde, materyallerinin, yöntemlerini ve uygulama süreçlerinin bütünleşik bir anlayış ile yürütülmesi gerektiği, tanı, tedavi ve rehabilitasyon algoritmalarının genişletilmesi ve bunların aileleri de kapsaması gerektiği, ayrıca acil servislerdeki uygulamalara önem ve öncelik verilmesi gerektiği dile getirildi.


Rehabilitasyon aşamasının önemi ve uygulamaya geçirilmesi gerektiği; tıbbi ve rehabilitasyonunun birbiri ile işbirliği içerisinde yürütülmesi ve buna ilişkin mevzuat düzenlemelerinin hazırlanması gerektiği aktarıldı.
Rehabilitasyon merkezlerinin, kamu kurumları yanında yerel yönetimler ve kriterlere uygun özel kuruluşlar tarafından da açılabilmesi gerektiği belirtildi."


İletişim Kılavuzları Hazırlanacak
Bağımlılık danışmanlığı mesleğinin oluşturulması, bu amaçla meslek kriterlerinin belirlenmesi ve uluslararası örnekler çerçevesinde uygulamaya geçilmesi gerektiğine işaret eden Ünüvar, bildirgede yer alan diğer tavsiye kararlarını şöyle sıraladı: "Riskli bölgelerde gençlik merkezlerinin yaygınlaştırılmasına öncelik verilmeli. İletişim stratejisinde kullanılacak dil, yöntem ve uygulamalara ilişkin bir kılavuz hazırlanmalı, bu kılavuzların hazırlanan eğitimlerde ve toplum ile iletişimde kullanılması sağlanmalı, haberlerde uyuşturucunun isminin kullanılmaması konusunda özen gösterilmeli. Bağımlılıkla mücadelede geçiş süreçleri iyi planlanarak, Bağımlılık Psikiyatrisi yan dal uzmanlığı oluşturulmalı. Hedef kitlelere uygun olarak, iş/okul ve ev dışındaki üçüncü yaşam alanına ilişkin yöntem ve uygulamalar geliştirilmeli.


Sanal Mecralarda da Aktivasyonlar Geliştirilecek
Sanal mecralarda başta gençler olmak üzere, tüm topluma yönelik olumlu davranış alışkanlıkları kazandıracak aktivasyonlar geliştirilmeli; uygulanacak politikaların etkin bir şekilde yönetilmesi için yapılan çalışmaların toplanacağı ortak veri tabanı kurulmalı. Uyuşturucu maddenin tespitini hızlandırmaya yönelik yapılan 'jenerik sınıflandırma' çalışmasının yerinde bir uygulama olacağı ve sorunun çözümüne önemli bir katkı sağlayacağı, uygulamanın başarısı için laboratuvar altyapıları güçlendirilmeli."

Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezleri
Ünüvar, uyuşturucu tedavisi amacıyla sağlık kurumlarına başvuran kişilerin, sağlık personeli tarafından ihbar yükümlülüğünün gözden geçirilmesi gerektiğinin de tavsiye kararları arasında yer aldığına dikkati çekerek, sonuç bildirgesinde, "Danışma ve Destek Hattı" kurulmasının yerinde bir uygulama olduğu, ayrıca yüz yüze danışma birimlerinin de planlaması gerektiğinin altının çizildiğini kaydetti.

Ünüvar'ın verdiği bilgiye göre, sonuç bildirgesinde yer alan diğer maddeler şöyle: "Üniversiteler, Bağımlılık Uygulama ve Araştırma Merkezleri kurması için teşvik edilmeli. Uyuşturucu ile mücadele konusuna yönelik değerler seti oluşturulmalı. Sosyal Sorumluluk Projeleri teşvik edilmeli, bu sorunla mücadeleye yönelik öğrenci kulüpleri yaygınlaştırılmalı, bu faaliyetlerde görev alan öğrencilerin başarılarında kriter olarak ele alınmalı. Uyuşturucudan kazanılan gelirlerin ve mal varlıklarının hukuki süreçle müsadere edilmesi, şüphelilere söz konusu gelir ve mal varlığının kaynağını ispat yükümlülüğü getirilmesi konusunda çalışmalar yapılmalı. Uyuşturucu ile mücadelede kullanılacak kamu kaynakları arttırılmalı, görev alan kişilere ödenen ödül mekanizması gözden geçirilmeli. Denetimli serbestlik kapsamındaki rehabilitasyon uygulamasının bütünleşik bir anlayışla ilgili kamu kurumları ile birlikte yürütülmeli, alternatif olarak sportif faaliyetler de eklenmeli. Ar-Ge amacıyla, 6569 sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı bünyesinde Türkiye Uyuşturucu ile Mücadele Enstitüsü kurulması için hukuki sürecin başlatılmalı. Uyuşturucu ile Mücadelede tanı koyma ve izleme aşamaları için Laboratuvar süreçleri ve teknolojileri gözden geçirilerek, referans Laboratuvarları yaygınlaştırılmalı. Uyuşturucu ile mücadele konusunda var olan yasal mevzuat, bütünleşik bir anlayışla gözden geçirilerek, gerekli düzenlemeler yapılmalı ve Ruh Sağlığı Kanunu çalışmaları hayata geçirilmeli."

Uyuşturucu ile mücadele de metruk binaların yıkılmasının, sorunun çözümünde önemli bir katkı sağlayacağının vurgulandığını belirten Ünüvar, "Bildirgede, uyuşturucu ile mücadelenin yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlar ile tam bir işbirliği içerisinde yürütülmesi gerektiği ifade edilmiş ve önerilmiştir" dedi.

Şura Sonrası Uygulama Süreci
Şura sonrasındaki süreç hakkında da bilgi veren Ünüvar, bu önerilerin Uyuşturucu İle Mücadele Kurulu'nda tartışıldıktan sonra, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç başkanlığında oluşturulan, Uyuşturucu İle Mücadele Yüksek Kurulu'na sunulacağını bildirdi.
Ünüvar, "Yüksek Kurul'da alınan kararlar, Sayın Başbakanımıza arz edilerek uygun görülmesi halinde, Başbakanlık Genelgesi ile 2015-2023 Strateji Belgesi, her yıl güncellenecek 3'er yıllık 2015-2017 Eylem Planı, 2015 yılı Uyuşturucu İle Mücadele Acil Eylem Planı çerçevesinde Resmi Gazete'de yayımlanması takip edilecek. Uygulama, devletimiz ve tüm toplum kesimlerinin katkı ve sahiplenmesi ile en yakın şekilde takip edilecektir."

Etiketler , | Yorum Yok

SAĞLIK HABERCİLİĞİNDE UZMANLAŞMA VE BRANŞLAŞMAYA GİDİLMELİ!

Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından düzenlenen "Sağlıkta Sektörlerarası İşbirliği Sempozyumu" bildirisinde, “Habercilikte uzmanlaşma ve branşlaşmaya gidilmeli, sağlık haberciliği de bir uzmanlaşma dalı olarak ele alınmalı” görüşünde birleşildi.

Sağlıkta doğru bilginin halka ulaşması ve kalitenin artırılması amacıyla, Sağlık Bakanlığı bürokratları ile alanda çalışan sektör temsilcileri bir araya geldi. Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından düzenlenen “Sağlıkta Sektörlerarası İşbirliği Sempozyumu”, Crown Plaza Otel’de gerçekleştirildi. 

Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı Başkanı Zafer Öztek, “Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü” temasının ele alındığı sempozyumun açılışında yaptığı konuşmasında, sağlık alanında yapılan her çalışmanın hayati önem taşıdığını belirtti.

Sağlık alanında medyanın üstlendiği rolün çok önemli olduğuna dikkat çeken Öztek, bu kapsamda iki yılda bir yapılacak sempozyumda bu yıl sağlık ve medya ilişkisini ele almak istediklerini söyledi. Öztek, sağlık ve medya ilişkisinin tüm paydaşlarla ele alınacağı sempozyumun sonunda bir bildiri açıklanacağını ve buna göre bir yol haritasının belirleneceğini bildirdi.


Vakfın kuruluşundan bu yana yaptığı faaliyetler hakkında da bilgi veren Öztek, vakfın aşılama programlarından, tıbbi cihaz sağlanması, farkındalık artırıcı organizasyonlardan, evde bakım gibi birçok alanda kaynak sağladığını ve eğitim faaliyetlerinde yer aldığını ifade etti. Sağlık Bakanlığını ve sağlık hizmetlerini desteklemek amacıyla çalıştıklarını dile getiren Öztek, yeni vizyon olarak bu yıldan itibaren farklı aktivitelerde de yer alacaklarını anlattı. Çalışmaların ilkinin bu programla başladığını vurgulayan Öztek, sağlık hizmetinde kalitenin artırılabilmesi için alandaki sektörlerin de işbirliği içinde çalışması gerektiğini belirtti.

Çok Sektörlü Sağlık Projesi
Çok Sektörlü Sağlık Sorumluluğu Projesi hazırlandığını, bunun için bir genelge yayımlanacağını dile getiren Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Seçil Özkan, “Bundan sonra önceliklediğimiz konuları ele alarak çalışmalara başlayacağız” dedi.
Sağlık alanında sektörlerle birlikte yürümek gerektiğini vurgulayan Özkan, Bakanlık olarak “Çok Sektörlü Sağlık Projesi” kapsamında birçok çalışma grubunun yer aldığını, koruyucu sağlık hizmetleri ile ilgili 46 başlıkta ayrı ayrı gruplar oluşturulduğunu söyledi. Bu alana ilişkin planlamaların yapıldığını anlatan Özkan, tedaviye ilişkin de çalışmaların devam ettiğini belirtti.

Özkan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yapılan brifingde Çok Sektörlü Sağlık Projesi’nin sunumunun yapıldığını dile getirerek, şunları söyledi: “Başbakanımız, bu projeyi çok beğendi. Sağlığın çok sektörlü olarak yürümesi gerekiyor. Bundan sonraki süreçte de sektörle kol kola ilerlememiz gerekiyor. Şimdi, buna ilişkin bir Başbakanlık genelgesi yayımlayacağız. Genelge ile tamamen bir yapılanma planlandı. Üst bir yürütücü kurul olacak. Bunun içinde kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteleri temsilen üst yöneticiler bulunacak. Kurumumuz da bunun temel sorumlusu olacak.”

Sağlık alanında basının güvendiğine sorumluluğunun çok yüksek olduğunu dile getiren Özkan, toplumun medyada sağlıkla ilgili çıkan haberlere dikkati çekerek, bu nedenle halka doğru bilginin ulaşması için sağlık okuryazarlığına ağırlık verilmesi, basınla birlikte yürünmesi gerektiğini bildirdi.


Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü
"Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü" temalı sempozyumda, sağlık ve medya ilişkisini ele alan panel düzenlendi. Prof. Dr. İskender Sayek'in başkanlığını yaptığı panelde konuşan Sağlık İletişimi Derneği (SİLDER) Başkanı Dr. İbrahim Ersoy, "Hekim Hasta İlişkisinde Medyanın Rolü" başlıklı yaptığı konuşmada, yayımlanan haberlerin doğrudan bu ilişkiye olumlu ya da olumsuz etki ettiğini vurguladı. Medyada sıkça yer bulan sağlıkta şiddet olayların işleniş biçimini de eleştiren Ersoy, "Sağlıkta şiddet, hekim hasta ilişkisini bitirme noktasına getirmiştir. Basın yayın organları, şiddet haberlerini verirken, hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını hedef göstermemelidir. Bu nedenle haber dili doğru seçilmeli ve kurgu hasta-hekim ilişkisine olumsuz etki yapmayacak şekilde planlanmalı” dedi.

“Çelişkili Bilgiler Nedeniyle Birçok Hasta İlacını Bile Bırakabiliyor”
Bunun yanı sıra özellikle obezite, tuz kontrolü, fiziksel aktivite, ilacın doğru kullanımı gibi konularda basında halkın kafasını karıştıran çelişkili bilgilerin verildiğini ifade eden Ersoy, "Çelişkili bilgiler nedeniyle birçok hasta ilacını bile bırakabiliyor ve bunu hekimine bildirmiyor. Bu da hastaların sağlığı açısından ölümcül tehlikeye yol açabiliyor" diye konuştu.

Sağlık Habercileri Mutlaka Alanında Uzmanlaşmalı
"Bilginin doğru aktarılabilmesi için sağlık habercilerinin mutlaka alanında uzmanlaşmış kişiler olması gerektiğini" de vurgulayan Ersoy, "Özellikle yurt dışında sağlık muhabirleri, en az 10 yıldır alanda çalışan kişilerdir. Bu uygulamanın Türkiye'de böyle olması, sağlık haberciliğinin gazetecilik için ilk basamak olarak yaptırılmaması gerekir. Bu nedenle, yöneticilere görevler düşmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Sosyal Medya Sağlık Alanında da Etkili Olmaya Başladı
Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) Başkanı Ziyneti Kocabıyık da medya kavramının genişlemesi, sosyal medyanın sağlık alanında da etkili olmaya başlamasıyla birlikte, uzman sağlık habercisine düşen sorumluluğun daha da arttığını bildirdi.
Yayın kuruluşlarında sağlık haberlerini yapan habercilere uzmanlaşma fırsatı verilmesi gerektiğinin altını çizen Kocabıyık, "Sağlık bilgilerinin medyada haber olabilmesi için korkutucu, ürkütücü ya da mucize nitelikleri taşıması gerekiyor. İnsanlar genellikle bilgiyi kaynağından okuyarak elde etmeyi tercih ediyor. Okumayan bir toplumuz. Bu nedenle üç satırlık hap bilgilerle sağlık haberleri verilmeye çalışılıyor. Özellikle yazılı basında ve görüntülü medyada zaman ve yer darlığı da bunu gerektiriyor. Çarpıcı başlıklar ve kısaltılarak verilen bilgiler bazen gerçekten uzaklaşabiliyor. En çok kullanılan haberler kanser, obezite ve bitkisel tedaviler. Bu da toplumun kendisine fazla dikkat etmeden, bir hap ya da bir avuç bitki ile sağlığına kavuşma isteğinden kaynaklanıyor” dedi. 

Toplum Basın Yayın Organlarında Yer Alan Sağlık Haberlerine Güveniyor
Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şahin Karasar, Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan Yüksel'in "Türkiye'de Sağlık Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi" başlıklı yaptığı araştırmaya ilişkin verileri ele aldı. Araştırmaya göre, toplumun basın yayın organlarında yer alan sağlık haberlerine güvendiğini, ancak sağlık çalışanlarının medyada çıkan haberlere güvenmediğini ifade eden Karasar, sağlık haberlerindeki kalitenin artırılabilmesi için gazetecilere düşen rolün önemli olduğunu bildirdi.

Haberler "Mucize" Şeklinde Verilmemeli
Prof. Dr. Nükhet Örnek Büken de etik kavramı üzerinde durarak, bunun tıp alanında olduğu gibi medya alanında çok önemli olduğunu söyledi. Gazetecinin, özel yaşamın, kişisel verilerin gizliliğine dikkat etmesi gerektiğini belirten Büken, haberlerin "mucize" şeklinde verilmemesi gerektiğini vurguladı. Büken, profesyonel gazetecinin çocuk, kadına yönelik şiddet ve istismar haberleri verirken duyarlı olması, yol ya da hedef gösterici olmaması, kişisel haklara uygun bir haber içeriği kullanması gerektiğini kaydetti.
Büken, medyada etik değerlerin sadece kişisel çaba ile mümkün olmadığını ifade ederek, bunun için sistemin ve yönetimlerin de sorgulanması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.

Nitelikli Bilgi İçin Sağlık Haberciliğinde Uzmanlaşılması Gerekli
Toplumda sağlık okuryazarlığı düzeyinin artırılmasında medyanın önemli rol üstlendiği ancak tek başına itici güç olamayacağı; nitelikli bilgi için sağlık haberciliğinde uzmanlaşılması gerektiği belirtildi. 


Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından düzenlenen “Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü” temalı “Sağlıkta Sektörler Arası İşbirliği Sempozyumu” sonuç bildirisi açıklandı. Alanda söz sahibi gazeteci, akademisyen ve Sağlık İletişimi Derneği (SİLDER) ile Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği’nin (ESAM) de bulunduğu sempozyumun sonuç bildirisinde, toplumda sağlık okuryazarlığı düzeyinin yükseltilmesinde medyanın daha etkili ve yararlı olabilmesi için önerilerde bulunuldu.

”Sağlık Okuryazarlığı Eğitimi Her Öğretim Kademesinde Yer Almalı”
Toplum sağlığının geliştirilmesinde bütün sektörlerin doğrudan ya da dolaylı rolleri ve sorumlulukları olduğu vurgulanan bildiride, sağlık okuryazarlığının sağlığın geliştirilmesinde vazgeçilmez bir unsur olduğuna dikkat çekildi. Bu konudaki çalışmalarda medya ile birlikte tüm sektörlerin işbirliği içinde ele alınması gerektiği ifade edildi.
Sağlık okuryazarlığında medyanın çok etkili olduğuna işaret edilen bildiride, şunlar kaydedildi: “Buna karşın, sağlık okuryazarlığının geliştirilmesinde medyaya gereğinden fazla sorumluluk yüklenmemeli ve bu konuda tek başına bir itici güç olamayacağının farkında olunmalı. Sağlık okuryazarlığı ile ilgili eğitim, okul öncesi dönemden başlayarak her öğretim kademesinde yer almalı. Halkın sağlık okuryazarlığı konusunda talepte bulunmasını sağlayıcı politika ve stratejiler geliştirilmeli. Eğitim durumu, cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, yaşanılan yer gibi etmenler dikkate alınarak değişik gereksinimleri olan kişi ve gruplara ulaşmak üzere o gruplara uygun farklı yaklaşımlar geliştirilmeli.”


Bildiride, sosyal, ekonomik, politik, teknolojik ve kültürel bağlamda disiplinler arası işbirliği sağlanması gerektiği de belirtilerek, “Sağlık okuryazarlığı konusunda ortak bir yaklaşım oluşturmak, politikalar geliştirmek, çalışmaları izlemek, değerlendirmek ve denetlemek üzere bütün paydaşların (sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, medya kuruluşları, meslek örgütleri, TÜBİTAK, RTÜK gibi) aktif olarak katılacağı bir platform oluşturulmalı” ifadesine yer verildi.

Yeni Medya Teknolojilerinin Sağlık Okuryazarlığının Arttırılmasında Stratejiler Geliştirilmeli
Sağlık Bakanlığının, sağlık okuryazarlığı geliştirmek, izlemek ve paydaşlar arasındaki işbirliğini sağlamak üzere koordinatör görevi görmesi gerektiği vurgulanan bildiride, şu önerilerde bulunuldu: “Medya kuruluşları, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ile Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği Bildirgesi’nde yer aldığı gibi sorumluluk ve etik ilkeler çerçevesinde kişi ve hasta haklarını gözeten, politize edilmemiş, yalın, abartısız, kanıta dayalı, sansasyondan kaçınan, insanlara umutsuzluk ya da sahte umut vermeyen, toplumu bilim dışı uygulamalara özendirmeyen haber ve bilgi aktarımı yapmalı. Yeni medya teknolojilerinin sağlık okuryazarlığının arttırılmasında aktif kullanımına dair stratejiler geliştirilmeli. Medyanın sağlık okuryazarlığına dair hizmet kapasitesi ve kalitesi geliştirilmesi için Akademi medya ilişkisi arttırılmalı, bu amaçla lisans ve yüksek lisans eğitimleri yanı sıra bu kurumların işbirliği içinde çalışmalarını geliştirici mekanizmalar kurulmalı.”


Sağlık Haberciliğinde Uzmanlaşma Ve Branşlaşmaya Gidilmeli
Bildiride, akademi ile işbirliği içerisinde sağlık habercisi olarak görev yapanların kısa süreli hizmet içi eğitimleri ile niteliklerinin artırılması gerektiği vurgulanarak, “Habercilikte uzmanlaşma ve branşlaşmaya gidilmeli, sağlık haberciliği de bir uzmanlaşma dalı olarak ele alınmalı” görüşünde birleşildi.

Sağlık hizmeti sunucularının mezuniyet öncesi eğitim programlarına sağlık okuryazarlığının eklenmesi gerektiği aktarılan bildiride, sağlık eğitimcisi olarak öğrenimlerine katkı sağlayacak uygulamaların yapılması önerisinde bulunuldu.

Bildiride, her sektörde sağlık politikası yaklaşımı çerçevesinde, medya sektörü dahil, sağlık hizmetlerinde rolü olan bütün sektörlerin sağlık konusundaki girişim ve uygulamalarının periyodik olarak değerlendirilmesi ve hazırlanacak yıllık sağlık karnesinin kamuoyuna açıklayan bir mekanizmanın oluşturulması gerektiği kaydedildi.

Etiketler , | Yorum Yok