Jinekoloji ve Obstetrik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

GEBELİK ŞEKER ÖLÇÜMÜ YAPILMALI MI?

Gestasyonel gebelik ile ilgili son dönemlerde tartışmalar yapılıyor. Peki, Amerika’da durum ne? Hangi durumlarda bu test yapılıyor? Amerika Mayo Clinic Tıp Fakültesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Bölümü öğretim üyesi Dr. Halis Kaan Aktürk, merak edilen soruları yanıtladı.

Son dönemlerde çok fazla tartışmaya yol açan bazı açıklamaların ardından, gebelerin yaşadığı kafa karışıklığını alanında uzmanlardan bilimsel açıklamalarla aydınlatacağız. Amerika Mayo Clinic Tıp Fakültesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Bölümü öğretim üyesi Dr. Halis Kaan Aktürk, konu ile ilgili şu bilgileri verdi: “Gestasyonel Diyabet (Gebelik şekeri)  tanısı için dünya genelinde kabul edilen ortak bir görüş bulunmamaktadır. Bu konuda farklı ülkelerde uygulanan farklı ancak benzer testler bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), ACOG, ADA, Endocrine Society ve Uluslararası Diyabet ve gebelik çalışma grubu ( IADPSG) farklı zamanlarda benzer kılavuzlar yayınlamış ve gebelik sürecindeki yüksek kan şekerinin anne ve bebek üzerindeki etkilerini araştırmıştır.

“Gebelikte Oluşan Her Diyabet, Gestasyonel Diyabet Olarak Adlandırılmaz”
Amerika Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktorları Derneği (American College of Obstetricians and Gynecologists, ACOG),  ve Amerika Diyabet Derneği (American Diyabetes Association, ADA) gestasyonel diyabet için farklı testler ve tanı kriterleri önermektelerdir.

Diyabet tanısı için şu anda uluslararası kullanılmakta olan, ADA’nın tavsiyeleri:
1-HbA1c’nin yüzde 6.5 ya da daha fazla olması
2-Açlık kan şekerinin 125 mg/dl ya da daha fazla olması
3-Herhangi bir zamandaki kan şekerinin 200 mg/dl ya da daha fazla olması

Bu tanı kriterlerinden herhangi birinin en az 2 kere farklı zamanlarda pozitif olması yada bu kriterlerin birden fazlasının pozitif olması ile diyabet tanısı konulur. Bu kriterler tüm gebelik sürecinde de geçerlidir. Gebelikte oluşan her diyabet, gestasyonel diyabet olarak adlandırılmaz. Gestasyonel Diyabet tanısı önceden diyabet tanısı almamış hastalarda şeker yükleme testi sonucu, ölçü alınan kriterlere göre pozitif olan hastalar için kullanılır. Eğer gebelikteki herhangi bir zamanda bu tanı kriterlerine uyan hasta olursa gestasyonel diyabet değil, diyabet tanısı alır.

ADA, 24. ve 28. Haftalar Arasında Glikoz Yükleme Testini Öneriyor
Gestasyonel diyabet tanısı için 24. ve 28. haftalar arasında;
ADA 75 gram glukoz yükleme testini önermektedir.
Aşağıdaki tanı kriterlerinden herhangi birinin pozitif olması halinde tanı konulur.
1- Açlık kan şekerinin 92 mg/dl yada daha fazla olması
2. 1. saatte kan şekerinin 180 mg/dl yada daha fazla olması
3- 2. Saatte kan şekerinin 153 yada daha fazla olması
ADA tüm gebelere 24. ve 28. haftalar arasında 75 gram glikoz yükleme testini öneriyor.

ACOG, 24. ve 28. Haftalar Arasında Glikoz Yükleme Testi Öneriyor
Amerika Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktorları Derneği (ACOG) ise gestasyonel diyabet tanısı için 24. ve 28. haftalar arasında 100 gram glikoz yükleme testi önermektedir.
ACOG göre ise bu tanı kriterlerinden herhangi ikisinin pozitif olması halinde tanı konulur.
1- Açlık kan şekerinin 95 mg/dl yada daha fazla olması
2. 1. saatte kan şekerinin 180 mg/dl yada daha fazla olması
3- 2. saatte kan şekerinin 155  mg/dl yada daha fazla olması
4- 3. saatte kan şekerinin 140 mg/dl yada daha fazla olması

ACOG, eğer gebelerde şu şartların tümü varsa, bu testin gerekli olmadığını tavsiye etmektedir:
1- 25 yaşın altında olmak
2 -Gebelikten önce normal kiloda olmak
3 -Gestasyonel gebelik riskinin düşük olduğu bir etnik gruba dahil olmak
4 -Birinci derece akrabalarında diyabet bulunmamak
5 -Önceden anormal kan şekeri saptanmamış olmak
6 -Önceki gebeliklerinde sorun yaşamamış olmak
7 -Önceki gebeliklerinde yaşına göre büyük bebek doğurmamış olmak

Endocrine Society, ADA Kılavuzundaki Tavsiyeleri Destekliyor
Amerika’nın önde gelen Endokrin otoritesi olan, Endocrine Society ( Endokrin Derneği) 2013 yılında doktorlara yönelik tavsiye niteliğinde yayınladığı diyabet ve gebelik kılavuzunda gebelikte kan şekeri kontrolünün önemini vurgulamış, ADA kılavuzundaki tavsiyeleri desteklemiştir.

“Glikoz Yükleme Testinin Anneye ya da Bebeğe Zarar Verdiğine Dair En Ufak Bir Bilimsel Kanıt Bulunmamaktadır”
Gebelikte diyabet ve artan kan şekerinin anne ve bebek üzerindeki etkilerini araştıran en büyük bilimsel çalışma 25 binin üzerinde gebe kadın ile 9 ülkede yapılan HAPO (Hyperglycemia and Adverse Pregnancy Outcomes- Yüksek kan şekerinin gebelikteki olumsuz etkileri) çalışmasıdır. 2008 yılında en saygın tıp dergilerinden biri olan NEJM ( New England Journal of Medicine)’da yayınlanmıştır. Bu çalışmada kan şekerinin 92 mg/dl ya da daha fazla olduğu gebeliklerde gestasyonel yaşa göre, bebek büyüklüğünün (LGA) 1.75 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.

75 gram ya da 100 gram glikoz yükleme testinin anneye ya da bebeğe zarar verdiğine dair en ufak bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Gestasyonel diyabet sezaryen doğum riskini, erken doğum riskini, gebelikte tehlikeli bir durum olan yüksek tansiyon ( preeclampsia) riskini artırmaktadır.”

Etiketler , | Yorum Yok

OVER REZERVİNİN AZALMASI DURUMUNDA NASIL BİR YOL İZLENMELİ?

Over (yumurtalık) rezervinin az olması durumunda ne gibi yollar izlenmesi gerektiği ile ilgili bilgi veren Şatıroğlu Nar Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Op. Dr. Cihan Kabukçu, bu konuda merak edilen soruları yanıtladı. 

Kız bebekler doğdukları anda yumurtalıklarında yaklaşık 2 milyon civarında yumurtaya sahiptirler. Ergenlik dönemine kadar kız çocukları hiç yumurta üretmese bile programlanmış hücre kaybı nedeniyle yumurta sayısı 400 bine kadar düşer. 

Ergenlik döneminin başlaması ile her ay yumurta üretilmeye başlanır.  Ergenlikten menopozal döneme kadar yaklaşık 400 ay boyunca her ay yumurta üretilir. Kaba bir hesapla, sadece bir yumurta üretebilmek için her ay yumurtalık havuzundan bin tane yumurtayı harcamaktayız.  Bu nedenle geçen zaman içerisinde yumurtalıkların sahip olduğu yumurta miktarı azalır. 

Over (yumurtalık) rezervi azalması durumunda karşılaşılan durumlarla ilgili Şatıroğlu Nar Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Op. Dr. Cihan Kabukçu, soruları yanıtladı. 

Over (yumurtalık) rezervi azlığında yeni ortaya atılan az doz ilaç ile tedavi şansı ne kadardır?
Günümüzde kadının çalışma hayatında daha çok rol alması,  geç evlilikler ve gebelik planlarının daha ileri yaşlara kayması,  doğal olarak,  anne olmak istenilen ileri yaşlarda kadının daha az yumurta rezervine sahip olmasına neden olmakta. İlerleyen yaşlarda, yumurtalıklarda yumurta rezervinin azalması beklenilen bir durumdur. Fakat bazı kadınlarda yumurta rezervi daha hızlı azalır.  Yoğun sigara kullanılması, genetik özellikler, bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklar, tiroid hastalıkları, geçirilmiş over cerrahisi rezervin azalmasına neden olan başlıca nedenlerdir.

Yardımcı üreme tekniklerinin uygulandığı tedavilerde elde edilecek yumurtaların kalitesinin iyi olması ve sayıca yeterli olması istenilen bir durumdur. Fakat yumurtalık rezervi az olan kadınlarda, yüksek dozda ilaç kullanmak çok sayıda yumurta üretimi sağlamamaktadır. Ayrıca, yüksek dozda ilaç kullanımı tedavi maliyetlerini artırmakta, her gün yapılan enjeksiyon sayınının fazla olması nedeniyle hastanın konforunu azalmakta ve hastanın stresini artırmaktadır. 

Rezervi az olan hastalarda düşük doz ilaç kullanımı ile daha ılımlı yumurta gelişimi sağlanmaktadır. Hastalar, hem maliyet hem de konfor açısından daha rahat tedavi edilebilmektedir. Gebelik oranları da yüksek doz ilaç kullanılanlarla kıyaslandığında benzer sonuçlar elde edilmektedir. 

AMH ( Anti müllerian hormon) düşüklüğü ne kadar ciddiye alınmalı?
AMH yumurtalıklardan salgılanan bir glikoproteindir. AMH yumurtalıklarda büyümeye hazır yumurta hücrelerinden salgılandığı için, AMH değerleri bize yumurtalıklardaki mevcut yumurta sayısı ile ilgili güvenilir bilgi verir. AMH değerinin 1ng/ml’nin altına düşmesi yumurtalık rezervinin azalmakta olduğunun habercisidir. Bu nedenle düşük AMH değerleri gebelik isteyen kadınlarda mutlaka ciddiye alınmalıdır. AMH testi menstruasyon gününden bağımsız her gün, aç veya tok yapılabilir.

Sık sık tüp bebek yapılması yumurtalık rezervinin erken tükenmesine neden olur mu?
Yumurtalıklar her ay bir tane yumurta üretir. Fakat bir tane yumurta üretebilmek için her ay yaklaşık bin adet yumurtayı harcar. Yumurta gelişim tedavisi uygulanan hastalarda kullandığımız ilaçlar, harcanması planlanan bin adet yumurtadan bir tane değil de daha fazla yumurta üretmeyi amaçlar. Başka bir değişle uygulanan ilaçlar ile bin tane yumurtanın içinden eşik değeri aşan yumurta sayısı artırılmaya çalışılır. Bu nedenle yumurta üretimini artıran ilaçlar erken rezerve azalmasına neden olmazlar.

Rezerv azlığında genel tedavi protokolleri nedir? Uzun tedavi protokolleri rezervi azalan kadınlarda uygun tedavi yöntemi midir?
Yumurtalık rezervi az olan kadınlarda daha özel ve özgün tedaviler kullanmak gerekir. Standart bir tedavi, her rezervi azalan kadına uygulanamaz. Kişinin özelliklerine göre ve ihtiyaçlarına göre tedavi protokolleri belirlenmelidir. Günümüzde yumurta gelişiminde kullanılan ilaçların çeşitleri arttığı için az sayıda yumurta gelişimi için tedavi uygularken, yumurtalıkları daha kolay kontrol edebiliyoruz. Rezervi az olan kadınlarda, tedavi öncesinde yumurtalıkları baskılayan uzun protokolleri kullanmayı tercih etmeyiz. Hastanın mevcut kendi hormonlarına destek olacak şekilde ovulasyon indüksiyonu planlanır. Bazı hastalarda ise kendi adet döngüsü içerisinde ilaçsız ürettiği yumurtalar elde edilerek tüp bebek uygulamaları yapılır.

Etiketler , | Yorum Yok

GEBELİK ŞEKER ÖLÇÜMÜ JİNEKOLOGLARIN ALANI KARDİYOLOGLARIN DEĞİL!

Bir kardiyoloğun gebelerde şeker ölçümü üzerine uzmanlık alanı dışında yaptığı konuşma sonrasında, gebelerde bu testi reddedenler olduğu  ve bu durumun büyük risk oluşturduğunu belirten TJOD Başkanı Prof. Dr. Demir, “Herkes her şeyi bilmez. Kardiyologların bu konuda beyanat vermesi hoş değil. Gebelik şekeri kadın doğumun alanıdır” dedi.

Uzmanlık alanı olmadığı halde, açıklamalarda bulunan bazı hekimler, uzmanlık alanı olanlar tarafından tepkiyle karşılanıyor. Bir kardiyoloji uzmanının gebelik kan şekeri üzerine televizyon programında yaptığı bir konuşma sonrası gebelerde kan şeker ölçümünde sorun yaşandığı ve bu durumun çok büyük bir risk oluşturduğunu belirten Türk Jinekoloji ve Obstetrik Dernek (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, gebelik şekerinin hem anne hem de bebek için riskli bir durum olduğunu söyleyerek “Herkes her şeyi bilmez” dedi. 

Gebelik şekerinin her 100 gebelikten 3-10’unda görüldüğünü belirten Prof. Dr. Demir, “Gebeler arasında şeker ölçümünü reddedenler olmuş. Bunun çok sakıncalı olduğunu belirtmek istedik. Şeker yüklemesi yapılarak gebelik şekerinin olup olmadığı anlaşılmalı. Saptanmıyor olması gerek doğumda gerekse doğum sonrasında sıkıntıya yol açıyor. Herkes her şeyi bilmez. Kardiyologların bu konuda beyanat vermesi hoş değil. Gebelik şekeri kadın doğumun alanıdır” dedi.

Gestasyonel Diyabet Toplumda Yüzde 3-10 Sıklığında Görülür 
Gebelerde kan şekerinin normale göre düşük düzeyde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Demir, gebelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen pankreas hücrelerinin gebeliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamadığını ve bu nedenle daha önce diabet belirtisi olmadığı halde gebelik boyunca kan şekerinin yükselebildiğini anlattı. Bu duruma 'Gestasyonel Diyabet' veya gebelik şekeri denildiğini kaydeden Prof. Dr. Demir, “Bu tablo, gebelik bitiminde genellikle düzelir. Genellikle ailesinde çok sayıda diyabetik kişiler bulunan, 30 yaşın üzerinde, fazla kilolu hamileler, önceki gebeliklerinde diyabet olan, iri fetus doğuran kişiler diyabet açısından risk taşırlar. Toplumda yüzde 3-10 sıklığında görülür. Gestasyonel diabeti olan hastalar tedavi edilmezse çocuklarının iri olması, zor doğum, yeni doğanda hipoglisemi, sarılık ve hatta ölü doğum riski vardır. Genellikle diyetle kolayca regüle olur ama bazen antidiaabetik ilaçlar veya insulin de gerekebilir" dedi.

Gestasyonel Diyabet, Gebelik Bitiminde Genellikle Düzelir
Hastanın ilk geldiğinde bir açlık şekeri bakıldığını, risk yoksa 24-28. haftada tarama testi önerildiğini, riskli ise taramanın daha önce yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Demir, şunları kaydetti: Gebelerde kan şekeri normale göre düşük düzeydedir. Gebelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen pankreas hücreleri gebeliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamaz, bu nedenle daha önce diyabet belirtisi olmadığı halde gebelik boyunca kan şekeri yükselebilir. Gestasyonel Diyabet, gebelik bitiminde genellikle düzelir.”

Etiketler , | Yorum Yok

“FETAL DNA TESTİ İLE KROMOZOMAL ANOMALİLER TESPİT EDİLEBİLİYOR”

12. Ulusal Kadın Hastalıkları ve Doğum Kongresi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Cansun Demir, "Anne kanından yapılan ve kromozomal anomalileri tespit eden Fetal DNA Testi ise amniyosentez ve koryon villus biyopsisi ile kıyaslandığında hiçbir risk taşımıyor" dedi.

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği tarafından 15-19 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen "12. Ulusal Kadın Hastalıkları ve Doğum Kongresi", Antalya’nın Kemer ilçesinde Rixos Sungate Hotel’de devam ediyor. Kongreye 400 yerli, 20 yabancı bilim insanı katıldı. 

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, Türkiye'de 5 bin kadın doğum uzmanı bulunduğunu açıkladı.  Dernek olarak 3 bin 200 civarında üyeleri bulunduğunu belirten Prof. Dr. Demir, son yıllarda çeşitli sebeplerden mesleki saygınlığın azaldığını, erkek jinekologların iş bulmada sıkıntı yaşadığını söyledi. 

Ülkemizdeki Hamilelerin Yüzde 80-90’ında  Anemi Görülüyor
Prof. Dr. Cansun Demir, ülkemizdeki hamilelerin yüzde 80-90’ında kansızlık (anemi) görüldüğünü, bunun da erken doğum oranını yaklaşık 2 kat arttırdığını belirterek demir olmadan yeni kan hücresinin yapılamayacağını anımsattı.  Kansızlığın bebeğin gelişmesinde ve büyümesinde geriliğe ve erken doğuma yol açacağına da dikkat çeken Demir, tüm gebelik boyunca bir gebenin toplam demir ihtiyacı 1000 miligram. Bunun 300 miligramı bebek ve plasentaya aktarılır. 200 miligramı mide ve bağırsaktan normal olarak kaybolur. 500 miligramı ise artan kan hücresi ihtiyacını karşılamak için kullanılır. Gebelikteki günlük ihtiyaç 7 miligramdır” dedi. 
Çok az kadının gebelik öncesinden gelen demir depolarının bu ihtiyacı karşılayacak düzeyde olduğunu kaydeden Demir, “Bu nedenle gebelikte dışardan demir takviyesi adeta bir zorunluluk halini almaktadır. Gebelikte demir alımı ilk 16 hafta içinde var olan bulantı ve kusmayı bir miktar arttırabilir. Bu olursa, demir takviyesine ara verilerek ilk 16 haftadan sonra tekrar başlanabilir” diye konuştu.

Fetal DNA Testi ile Kromozomal Anomaliler Tespit Ediliyor
Konuşmasında özellikle ileri yaş hamileliklerde bebeğin sağlık durumu hakkında bilgi veren girişimsel tanı testi 'amniyosentez'in pek çok hamile kadının korkulu rüyası olduğunu belirten Prof. Dr. Cansun Demir, "Anne kanından yapılan ve kromozomal anomalileri tespit eden Fetal DNA Testi ise amniyosentez ve koryon villus biyopsisi ile kıyaslandığında hiçbir riski taşımıyor" dedi.

Test hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cansun Demir, "Kan özel bir tüpte saklanarak belli bir süreyi aşmaksızın laboratuvara iletiliyor. Anne kanındaki fetal DNA özel bir platformda çoğaltılarak eldeki sağlıklı veya belirlenmiş kromozomal hastalıkları içeren şablonla kıyaslanıyor. Söz konusu testin amniyosentez ve koryon villus biyopsisi ile kıyaslandığında hiçbir riski yoktur. Bu sayede kromozomal anomalisi olduğundan şüphelenilen sağlıklı fetuslar düşük riskine maruz kalmaz. Teknikle şu an standart olarak en sık görülen 3 değişik kromozomal anomali değerlendirilmektedir” diye konuştu. 



Down Sendromu Taraması Neredeyse Rutin Olarak Yapılıyor
Serbest fetal DNA'nın gebelikte nadiren 5'inci haftaya (son adete göre)  kadar erken dönemde saptanabilse de genellikle 9'uncu haftadan sonra saptanabildiğini kaydeden Prof. Dr. Cansun Demir, şunları söyledi: "Fetal kan dolaşımı başlamadan önce anne kanında serbest DNA saptanması bunun trofoblastlar kaynaklı olduğunu düşündürmektedir. Anne kanında serbest fetal DNA'nın yarı ömrü dakikalarla ifade edilebilecek kadar kısa saptanmıştır. Bu nedenle doğumdan yaklaşık 2 saat sonra anne kanında saptanamadığı bildirilmiştir. Günümüzde gebelikte bebekte Down sendromu (trizomi 21) taraması neredeyse rutin olarak yapılmaktadır. Yapılan prenatal tarama testleri ile Down sendromlu bebeklerin yaklaşık yüzde 15-20'si saptanamamaktadır . Ayrıca yüksek risk nedeniyle amniyosentez uygulanan her 20 gebeden birinde Down sendromlu bebek saptanmaktadır. 19 gebe gereksiz invaziv girişime maruz kalmaktadır. Fetal DNA testi tüm bu avantajlarına rağmen rutin olarak uygulanabilecek bir test değildir. Maliyeti oldukça yüksek olan bu test, gerçekten gerekli olduğu durumlarda uygulandığı takdirde önemli avantajlar sağlamaktadır."

Etiketler , , | Yorum Yok