Adli Tıp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DEDEKTİF DNA İŞ BAŞINDA!

Adli bilimlerin ilginç dünyasında Dedektif DNA ile birlikte seyahat etmeye hazır mısınız? Birçok şaşırtıcı vaka hakkında bilgi edineceğiniz kitap ile yeni maceralara yelken açacaksınız. 
 
Kriminal içerikli filmlerin ve dizilerin büyük bir ilgi ile izlendiği günümüzde, farklı karakterlerle ve tarihte yaşanmış gerçek olaylarla adli bilimlerde gizemli bir seyahat sizi bekliyor. Dedektif DNA kitabı ile adli bilimlere yeni ve farklı bir bakış açısı kazandıran Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Kadir Demircan, kitabı ile ilgili soruları yanıtladı.
 
Dedektif DNA kimdir?
1953 yılında keşfedilen ve kaşiflerine 10 yıl sonra Nobel kazandıran DNA, kriminal laboratuvarında bir S. Holmes olur. Yalan söylemez. Neyse odur. Suçluların korkulu rüyasıdır. Affetmez. Zaman onu eskitemez. Er-geç konuşur. 30 bin yıl öncesinden bile haber verir. Bu işler karşılığında para almaz gönüllü çalışır.
 
Hücre çekirdeğinde yer alan DNA (riboz şekeri+kimyasal bazlar+fosfat) molekülü adli olayların çözümünde işe yarar. Suçluların yakalanmasında olay yerinde bulunan suçluya ve mağdura ait DNA örnekleri dedektif DNA olarak adlandırılabilir. Suçlu olay yerine DNA sını bırakırsa ağzı ne söylerse söylesin DNA doğruyu söyler. DNA bizim sırdaşımızdır. Bazen geçmişimiz bezen geleceğimizi ordan okuyabiliriz. DNA ya bakarak insanın yüz resmi bile çizilebilir.
 
Neden Dedektif DNA ismini koydunuz?
DNA molekülü bir Sherlock Holmes gibi davranarak adli bilimlerde 1987 yılından beri kullanılıyor. Örneğin; yıllarca hapis yatanlar uzun yıllar sonra DNA sayesinde masumiyetlerini ispat edebiliyorlar. İsim hem kısa hem çok şey anlatıyor. İlgi çekici buldum. Hem dedektif hem DNA, iki popüler isim bir araya geldi.
 
 
Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Bu alanda bir boşluk olduğunu düşünüyorum. Adli biyoloji ve adli genetik konularında popüler bilim kitapları çok az. Olanlar genelde roman tarzındalar ve çoğu da çeviri. Yerli yazarlarımızın kitap sayısı yeterli değil.
 
CSI ve polisiye dizi ve filmler çok seviliyor ve izleniyor. Ama gerçek filmlerde olduğu gibi olmuyor bazen. Gerçek olaylardan çıkarak gerçek bilim insanları suç laboratuvarlarında nasıl çalışıyorlar bunu işin içine gerçek bilimi de sokarak anlatmak istedik.
 
Bir de bildiklerimiz biz de saklı kalmasın. Paylaşalım değil mi? Genç nesiller ve meraklı okur severler böyle bir dünyadan haberdar olsunlar.
 
Kitap kimlere yönelik hazırlandı?
Kitap hemen her yaştan herkese uygun ve popüler bir bilim kitabıdır. Özellikle lise ve üniversite öğrencileri daha da çok sevecekler. Polis, savcı, hakim, avukat ve adli tıp-hukuk-kriminal üçgeninde çalışan uzmanlar için de faydalı bir eser. CSI sevenler ve kriminal dünyasını merak eden herkesi memnun edecek bir kitap. Biyoloji ve Kimya öğretmenleri okullarda öğrencilere tavsiye edebilirler. Kendileri derslerinde yardımcı kaynak olarak kullanabilirler. Adli bilimlerde ders veren hocalarımız, yüksek lisans ve doktora öğrencileri bu kitapta kendilerinden çok şey bulacaklar.
 
Bu vakaların öğrenilmesi neleri değiştirecek?
Su içerken dudaklarımız ile DNA’mızı olay yerine bıraktığımızı düşüneceğiz. Bir saç telinin bile neleri aydınlattığını görünce heyecanlanacağız. Yüzyıllar geçse de gerçeklerin er geç ortaya çıktığını göreceksiniz. İzlediğimiz film ya da dizi sahnelerini daha iyi analiz edeceğiz. Uzmanından doğru bilgi sahibi olacaklar. Titanik ve Mona Lisa gibi tarihteki ilginç kişi ve vakaları bilimsel yönden de inceleme fırsatı bulacaklar. Kısaca pişman olmayacaklar çok şeyleri keşfe çıkacaklar.
 
 
Kriminal vakaların olduğu konular ilgi çekiyor, sizce bu neden?
Merak insanın DNA’sında var. Karşı konulamaz. İnsanlar özellikle ünlü insanların özel yaşantıları daha çok merak ediyorlar. Gizemli konular bir muamma olduğu için herkes bir Holmes kesilerek olayı çözmeyi istiyor. Herkes kapalı kutuyu açıp içini görmek istiyor. Biraz da aşk, heyecan ve entrika işin işine girince artık bağımlılık yapıyor.
 
Mutlaka herkesin okuması gereken kitap, dinlemesini önereceğiniz müzik ve izlenmeli dediğiniz film sizce hangisi?
Film olarak; October Sky, müzik; Beethoven- 9. Senfoni, kitap; Grigory Petrov Beyaz Zambaklar Ülkesinde.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Maalesef genelde iyi sayılmayız. Sizin gibi özel ve işinde uzmanlaşmış kişi sayısı çok az. Daha çok popülizme itibar ediliyor. Haberler kısa ve yüzeysel veriliyor. Analitik haber sayısı çok az. İyi haber bence kesilmeli ve yıllarca saklanmalı. Ve genelde çoğu zaman bilgi kirliliği ve insanları yanlış yönlendirme yapılıyor.
 
Sağlıklı iletişiminin olmazsa olmazı size göre nedir?
Test edilmiş sağlıklı ve kaliteli bilgi ilk şart. Kulaktan dolma olmaz. Okuyucunun ruhunu anlayan ve nabza göre şerbet veren, korkutmayan, kendini okutturan, eğlenceli ve popüler bir tarzı herkes sever. Ve en önemlisi uzmanlarından teyit edilmiş bir metin. Biraz samimiyet, biraz empati biraz da şeffaflık.
 
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Düz bir bilim insanı ve bu yolda ilerlemeyi bir hayat tarzı olarak benimseyen bir akademisyenim galiba. Bilim yolu bir hedef değil bir seyahat. Tadını çıkarmak lazım. Bilimin eğlenceli ve insana karizmatik gelen bir yanı var. Bunun hakkını vermeyi umuyorum. Duyduğum heyecanı ve bu gizemli dünyayı merak eden insanlara anlatmak istiyorum. Bilim bilim için değil bilim toplum ve insanlar içindir.

Etiketler , | Yorum Yok

HASTALARIN KARAR VERME KAPASİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ

Aydın’da gerçekleşen II. Adli Psikoloji Günleri’nde hastaların karar verme kapasitelerinin değerlendirilmesi konusunda bir konuşma yapan Amerika Birleşik Devletleri Mayo Klinik Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ulaş Mehmet Çamsarı, hastaların “karar verme kapasitesi” değerlendirilmesi işleminin çoğu zaman adli sonuçları olabilen ve tüm branş doktorlarının ilgilendiren çok önemli bir konu olduğunu ve ABD’de genel hastanelerde bu görevi psikiyatri içinde ayrı bir bölüm olarak yapılanan Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Servislerinin üstlendiğini belirtti. Dr. Çamsarı, ülkemizde de Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi, diğer adıyla Psikosomatik Tıp ile uğraşan çok sayıda akademisyenin bulunduğu ve yan dalının hızla gelişmekte olduğunu ancak yapılandırılmış yandal eğitiminin henüz verilemediğini söyledi.
 
İnsan davranışları ve zihinsel süreçleri ile birlikte bunların altında yatan nedenleri bilimsel olarak inceleyen bir çalışma alanı olarak tanımlanan psikolojinin bir alt alanı olan adli psikoloji, yasal konulara ve sorunlara psikolojinin temel ve etik ilkelerini uygulamak üzere hukuk ile psikoloji arasında kurulan ilişkiden ortaya çıkmıştır. Hüküm giymiş ya da gözaltında tutulan kişilerin davranışlarını değerlendirme, velayet, bir sanığın zihinsel kapasitesini mahkemede savunma yapmak için yeterli olup olmadığı, kişiyi suça iten etmenler, suçluluğa neden olan faktörlerin incelenmesi ve suçların azalması için gerekli önleme çalışmaları da adli psikoloji çalışma alanına girmektedir. Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü ve Adli Bilimciler Derneği Adli Psikoloji Komisyonu’nun düzenlediği, Gazi Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve Adnan Menderes Üniversitesi’nin destekleri ile İncirliova Belediye Başkanlığı’nın ev sahipliğinde II. Adli Psikoloji Sempozyumu gerçekleştirildi.

Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı, Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Adli Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldırım Beyatlı Doğan ile Gazi Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hatice Demirbaş’ın başkanlık ettiği sempozyumda adli psikoloji alanında çalışılan alkol-madde bağımlığı, alan uygulamaları, çocuk ihmal ve istismarı, suçlu profili ile sporda şiddet gibi konular geniş bir yelpazede tartışıldı.



Prof. Dr. Hamit Hancı’nın yaptığı açılış konuşmasında; temel görevi, otopsi yapmak, ölüm sebeplerini ve zamanını saptamak, adli bir olaya yönelik insan vücudu üzerindeki darp izlerini tespit etmek ve cinsel saldırılarda delil saptamak olan adli tıbbın; dışarıdan bakıldığında sadece otopsi yapılan ve adli rapor verilen bir bilim alanı olarak görülmesine karşın son yıllarda birçok bilim dalıyla ortaklaşa çalışır hale geldiğini belirtti. Hancı, adli biyolojiden adli sanata kadar 35’in üzerinde dalı bulunan adli bilimlerin ana unsurlarından biri olan adli psikolojinin önemine değindi.


Hastanedeki Tüm Hastaların ‘Karar Verme Kapasitesi’ Değerlendirmeleri Yapılmalı
Amerika Birleşik Devletleri Mayo Klinik Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi ve Mayo Klinik Waycross-Georgia Kampüsü Psikiyatri ve Psikoloji Bölümü Başkanı Dr. Ulaş Çamsarı “Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisinde Karar Verme Yeterliliği Değerlendirmesi” konulu konuşmasında, genel tıbbın tüm branşlarının psikiyatri ile kesiştiği akademik alan olarak tanımlanan Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi’nin ABD’de,  onkolojik psikiyatri, AIDS psikiyatrisi, trasplantasyon psikiyatrisi ve perinatal psikiyatri gibi daha da üst akademik alanlara ayrıldığı belirtti.  ABD’de genel hastanelerde psikiyatri departmanları içinde ayrı bir bölüm olarak yapılanan Konsültasyon- Liyezon Servislerinin hastanede yatan hastalar için gerektiğinde istenen ‘karar verme kapasitesi’ değerlendirmelerini yürüten servis servis olduğunu ekleyen Çamsarı, olgu sunumları ile interaktif bir sunum gerçekleştirdi.

Günümüzde Adli Bilimlerin Kesişmediği Bilim Dalı Sayısı Kesişenlere Göre Azınlıkta
Çamsarı, toplantı ile ilgili şunları söyledi: “Adli Psikoloji Günleri’nde psikiyatride mental kapasite değerlendirmesi konusunu işledim, konuyla ilgilenen psikiyatrist ve psikolog katılımcılarla tartışma fırsatı buldum. Konunun ABD’deki uygulamalarını vaka örnekleriyle detaylandırmaya çalıştım. Adli Tıp Kurumu Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı’nın da açılış konuşmasında belirttiği gibi günümüzde adli bilimlerin kesişmediği bilim dalı sayısı kesişenlere göre azınlıkta kalmış durumda. Bir psikiyatrist olarak diğer meslek gruplarından çok şey öğrendiğim bir toplantı oldu.”
 
 

Sağlık ve İnsan Dergisi Yayın Editörü Esra Öz “Sağlık Haberciliğinde Psikolojinin Yeri” konulu sunumunda sağlık haberciliğinde etik ilkelere uyulmasının birincil gereklilik olduğunu ve psikiyatrik rahatsızlıklar söz konusu olduğunda bu konuda daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini aktardı. Etik olmayan haber örneklerine yer veren Öz, sağlık haberciliğinin temel ilkelerinden de bahsetti.

Cezaevleri Bireylerde Umutsuzluk, Depresyon Gelişmesi Olasılığını Büyük Ölçüde Arttırıyor
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Emre Şenol Durak, “Tutuklu ve Hükümlülerde Depresyon ve Depresyona Psikolojik Müdahale: Özgürlük Kaybının Yasını Tutmak” konulu sunumunda şunlara değindi: “Bir suçun faili olup haklarında bir hüküm verilen ya da tutuklu bulunan kişilerin özgürlüklerinin ellerinden alındığı ve çeşitli yoksunluklarla karşı karşıya kaldıkları ortamlar olan cezaevleri bireylerde umutsuzluk, depresyon gelişmesi olasılığını büyük ölçüde arttırıyor. Kendine ait bir doğası olan cezaevi ortamında bireye sosyal destek sağlanmasına, umutsuzluk ve intihar düşüncelerinin olup olmadığının belirlenmesine ve sağlıklı baş etme yöntemleri geliştirilmesine yönelik psikolojik müdahale çalışmaları yapılmasının uygundur.”



Adli Psikologlar Popülist Olmaktan Uzak Olmalı
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mithat Durak’ın “Adli Psikoloji Sanatı” konulu sunumunda en genel tanımıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olan sanatın adli psikoloji alanında da hayat bulması gerektiğini ve bir suç olgusunun değerlendirilirken teorik bilginin yanı sıra alan deneyimi ile profesyonelliğin çok önemli olduğunu aktardı. Buna ek olarak Durak, adli psikoloji alanında yapılan uygulamalarda bir toplumun kültürel değerlerinin göz ardı edilemeyeceğini belirterek, adli psikologların popülist olmaktan uzak olmaları gerektiğini vurguladı.

Suç olgularının önlenebilmesi amacıyla, adli psikoloji çalışma alanına giren konularda toplumsal farkındalığın arttırılması, disiplinler arası çalışma gerektiren adli psikoloji alanında ulusal düzeyde mutlak suretle gerek resmi kurumlar gerekse sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyonun sağlanması gerekliliği üzerinde duruldu.  Adli sistemde çalışan psikologların bilgi paylaşımı, özlük hakları ve mesleki dayanışma konularında birliktelik sağlamalarının önemi üzerinde duruldu.

Adli Psikolojisi Sonuç Bildirgesi
Toplantıdan sonra sonuç bildirgesinde şu maddeler yer aldı:
• Adli olgularda ortak dil birliği ile etik ilkelerin ivedilikle oluşturulması ve bu hususta akademisyenler ile alanda çalışan psikologların katılımıyla bir çalışma grubu oluşturulmalı.
• Hukuk fakültelerinde temel düzeyde psikoloji bilgisinin verilmesi hususunun ülke genelinde yaygınlaştırılması; Psikoloji bölümlerinde temel düzeyde hukuk bilgisinin verilmesi hususunun ülke genelinde yaygınlaştırılmalı.
• Okullarda “kişiye ve kişilik haklarına saygı” içerikli ders konulmasının sağlanmalı.
• Adli olgularda yaşanan problemleri çözebilecek nitelikli uzman psikologların yetiştirilmesi amacıyla adli psikoloji lisansüstü eğitim programlarının sayısının arttırılmalı.
• Aile, çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde çalışan uzmanların çalışma ortamlarının etik ilkelere uygun bir şekilde düzenlenmeli. Aktif olarak çalışan psikolog derneklerinin, komisyonlarının ve STK’ların işbirliği ilkesi çerçevesinde çalışmalı.
 

Etiketler , , , , , | Yorum Yok

KURTULUŞ SAVAŞINA KATILAN TIBBİYELİLERİN ANISINA YAPILAN: “ULUSAL TIP GÜNLERİ”

Kurtuluş Savaşına katılan tıbbiyelilerin anısına yapılan ve bu yıl Dr. Reşit Galip ve Hemşire Safiye Hüseyin Elbi anısına düzenlenen uluslararası katılımlı 5. Ulusal Tıp Günleri’nde, koruyucu sağlık hizmetleri üzerinde durulacak.

İlki Atatürk’ün onursal başkanlığında düzenlenen “Milli Tıp Kongresi”, bu yıl “Dr. Reşit Galip ve Hemşire Safiye Hüseyin Elbi Uluslararası Katılımlı 5. Ulusal Tıp Günleri” ismi altında 17-19 Ekim tarihleri arasında Kastamonu’da yapılacak. Yurtiçi ve dışından 200’ün üzerinde davetli bilim insanının katılmasının beklendiği kongrede önemli konular ele alınacak.

Kongre düzenleme kurulu adına Eş Başkan Op. Dr. Erkan Balkan, toplantı ile ilgili şu bilgileri verdi: “Toplantıların düzenlenme amacının temelinde, “Toplumcu Tıp” anlayışı ile günümüz tıbbının koruyucu, tedavi ve rehabilite edici yönleri ile bir bütün olduğu yatmaktadır. Bunun yanında toplumu sağlık yönünden ilgilendiren önemli konuları işledikleri için veteriner hekimlik, çevre mühendisliği ve biyomühendislik, sağlığın ayrılmaz parçası diş hekimliği, sağlık uygulamasının önemli bölümü hemşirelik, geçmişten geleceğe ışık tuttuğu için arkeoloji, geleneksel tıbbi konuları bir kültür mirası olarak incelemesi nedeniyle halk bilimi, çeşitli konularda hukuka dayanak oluşturan adlî tıp, her bilim dalının olduğu gibi, kendi gelişimini araştırıp ortaya çıkaran tıp tarihi, özellikle hekim-hasta ilişkilerini düzenleyen sağlık hukuku konularında multidisipliner bildiriler sunmaktadır. Disiplinler arası ortak görüşler ve uygulama stratejileri geliştirmenin yanı sıra, toplumun bilinç düzeyinin artmasına yönelik “farkındalık yaratma” hedefi de bulunmaktadır.” 

Bir diğer önemli amaçlarının Milli Kurtuluş Savaşı ve sonrasında ulusal sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde öncü ve önderlik etmiş, Sağlık Ordusunun bireylerini anımsatmak olduğunu kaydeden Balkan, “Bu değerli sağlık çalışanlarının hizmetlerini genç kuşaklara aktarmak bir anlamda sorumluluktur. Böylece onlara olan vefa borcumuzu bir nebze de olsa ödeyebiliriz” dedi.

1925 Yılında Tıp Sergisi
Dr. Balkan, toplantının tarihçesi hakkında şunları söyledi: “1.Milli Tıp Kongresi 1-3. Eylül. 1925’te Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın himayelerinde, Türkiye Tıp Encümeni’nin (Türkiye Tıp Akademisi) kararı ve yönetim kurulunun düzenlemesi ile Ankara’da, Meclis Başkanı Kâzım (Karabekir) Paşa’nın özel izniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) binasında yapılmıştır. Üç yüzden fazla temsilcinin katıldığı kongre nedeniyle Halk Fırkası (Cumhuriyet Halk Partisi) binasında röntgen filmleri ve birçok tıbbi alet ve ilaçları içeren bir tıp sergisi açılmıştır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, birçok kez kongreye gelerek görüşmeleri dinlemiş ve tıp sergisini de büyük bir dikkatle incelemiştir.

Koruyucu Hekimliğin Önemi Vurgulanmalı 
Bu ilk toplantıda toplumsal hıfzısıhha (koruyucu hekimlik) şartlarının bütün halka sosyal şartlarına göre uygulanması gerektiği, böylece sayısal olarak öncelikle doğum ve ölüm sorunun çözümlenmesi gerekliliği ve o yılki toplantının da asıl konularından birinin bu olduğunu belirtilmiştir. Nüfusun memleketin başlıca serveti olduğu, uzun yıllar süren savaşlar nedeni ile üretime katkı sağlayan özellikle erkek nüfus azlığı söz konusudur. İlk toplantıda adaletin dağıtılması ve emniyetin temini gibi nüfusun da aynı şekilde iyi idare edilmesi gerektiği, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve çeşitli malûliyetlerde  “sigorta uygulaması” konularında da hekimlere görev düştüğü belirtilmiştir.  Milli Tıp Kongreleri 1968 yılına kadar 20 kez yapılmıştır.

Ulusal Kurtuluş Savaşına Katılan Tıbbiyelilerin Anısına Yapılıyor
Toplantıların çekirdeğini Ankara, İzmir ve Antalyalı bir grup tıp fakültesi öğretim üyesinin, diş hekimi ve veteriner hekimin çabaları ile gönüllülük temeline dayalı bir birliktelik ruhu ile 18-19 Aralık 2010 tarihinde İzmir’de 1. Ulusal Tıp Günleri olarak, Millî Tıp Günleri’nin heyecanı ve duyarlılığı ile Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk anısına toplantı düzenlendi. Toplantıları izleyen tüm katılımcıların ortak görüşü olarak, bundan sonra yapılacak toplantıların, Ulusal Kurtuluş Savaşına katılıp, cephede Harbiyeli, Meclis’te Mülkiyeli gibi çalışan Tıbbiyelilerin anısına düzenlenmesi kararlaştırıldığını, bu yıl 5. Ulusal Tıp Günleri’nin, 17-19. Ekim.2014 tarihlerinde "Türk Kurtuluş Savaşı'nın önder isimlerinden Dr. Mustafa Reşit Galip Baydur ve Türk Hemşireliğinin öncülerinden Safiye Hüseyin Elbi" anısına Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk Devrimleri’nin önemli şehirlerinden Kastamonu’nun ev sahipliğinde yapılacak.”

Etiketler , | Yorum Yok

ÜNLÜLERİN ÖLÜMÜ ADLİ TIP AÇISINDAN MEDYADA BİLİMSEL İŞLENMELİ

Kosova – Türkiye Adli Bilimler Günleri’nde son gelişmeler ve araştırmalar ele alınırken, Robin Williams, Whitney Houston ve Michael Jackson gibi ünlülerin ölümünün medyada Adli Tıp açısından yer alış şeklinin daha bilimsel olması gerektiğine dikkat çekildi. 

Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü, Türkiye Mezunlar Derneği (TÜMED) ve Kosova Adli Bilimler Ajansının katkılarıyla onursal başkanlıklarını Kosova Anayasa Mahkemesi Yargıcı Dr. Altay Suroy ve Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş’in yaptığı Kosova – Türkiye Adli Bilimler Günleri 12 - 14 Ağustos 2014 tarihlerinde Prizren’ de yapıldı.  
Sempozyum açılışı Kosova Kamu Yönetim Bakanı Mahir Yağcılar, Kosova İçişleri Bakanı Bajram Rexhepi, T.C. Priştine Büyükelçiliğinden Servet Akman,  Kosova Türk Temsil Heyet Başkanlığından (K.T.T.H.B.) Yarbay Gaffar Gören ’in yanı sıra çok sayıda bilim insanının katılımı ile gerçekleşti.  Açılış konuşmalarında Kosova İç İşleri Bakanı Bajram Rexhepi’ nin Kosova’da böyle güzel bilimsel programlara ihtiyaç olduğunu vurguladığı konuşmasında profesyonel ve teknik açıdan bir bütün olan adli bilimlerin soruşturma ve yargı organları tarafından doğru kararlar alınmasında yardımcı olacağını ifade etti.  Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar ise  bu sempozyumun iki ülke uzmanlarına tecrübe ve adli tıp alanında elde edilen en yeni sonuçların karşılıklı değişimine yardımcı olabileceğini söyledi.  

Kosova’da Hukuk Çok Güncel Ve Hızlı Gelişiyor
Kosova Anayasa Mahkemesi Yargıcı Dr. Altay Suroy, Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen Adli Bilimcileri, Kosova’da hukuk bilimlerinin çok güncel ve hızlı geliştiğini dile getirerek,  hukuk bilimlerinin gelişmiş olması halinde kurumlar arasında çelişkilerin daha az olacağını kaydetti. Kosova Adli Bilimler Ajansı Müdürü Phd. D.C Blerim Ollluri, Kosova ve Türkiye arasında adli bilimler alanında bilgi ve deneyimin paylaşıldığı ve Kosova’da adli tıp biliminin büyük bir değişime sahip olduğunu anlattı. Ajansılarının en modern  veri tabanına sahip olduğunu açıklayan Olluri, bu veri tabanıyla adli tıp alanında sonuçların on defa daha etkili olmasına ve yargı sistemi,  İNTERPOL, polis ve yasaların uygulanması yönünde diğer ajanslar ile irtibatın daha da güçlenmesine yardımcı olduğunu söyledi. 
Ankara Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, adli bilimler alanında bilgi paylaşımlarının artması gerektiğini belirtti. 


Riski Bilirsek Yönetebiliriz
Resmi dili Arnavutça- Türkçe olan sempozyumu Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitü Müdürü Prof. Dr. Hamit Hancı’nın başkanlığında başladı. Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık AB üye ülkeleri ve Türkiye’de gıda güvenliği ve gıda savunması konulu bildirisinde gıda güvenliği ve gıda güvencesinin birbiriyle karıştırılan farklı iki kavram olduğunu söyledi. Türkiye’nin AB üyesi olmadığı halde süt, süt ürünleri gıda ihraç ettiğini ifade etti. Prof. Dr. Artık, “ Riski bilirsek yönetebiliriz” sloganı ile konuşmasını tamamladı. 

Kosova Adli Bilimler Ajansı Müdürü Phd. D. C Blerim Ollluri, Kosova’da Adli Bilimler Hizmetleri konulu bildirisinde müdürlüğünü yaptığı ajansın özel bir yasa ile hukuki alt yapısının hazırlandığını ve faaliyetlerini bu çerçevede gerçekleştirdiğini bildirdi. Yıl ve yıl ajansa gelen vakalardaki artışa dikkat çeken Phd. D.C Ollluri, vaka sayısının 2010 yılında 1.500 iken; 2014 yılı sonunda yıl bu sayının 5.000’e ulaşacağını öngördüklerini söyledi. Kosova Adli Tıp Kurumu Direktörü Prof. Dr. Arsim Gerxhalıu, Felaket Kurbanlarının Kimliklendirilmesi sunumunda 1999 yılından itibaren gerçekleşen çığ, uçak kazası gibi vakalarda olay yerinin güvenliğini görülebilen ve fotoğraflanabilen her şeyi tespit ederek başladıklarını söyledi. Adli Rapor Formlarını Kosova Yasalarına uygun olarak gelişmiş ülkelerin raporlarından uyarlandığını belirtti. Her olay kendine münhasır olup, tek başına değerlendirilmelidir diyerek sözlerini tamamladı. 


Adli Tıp Açısından Ünlülerin Ölümü Medyada Daha Bilimsel Ele Alınmalı
Adli Tıp ve Medya konulu bildirisinde Turgut Özal Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Ana Bilim Dalı başkanı Doç. Dr. Kadir Demircan, Robin Williams, Whitney Houston ve Michael Jackson gibi ünlülerin ölümünün medyada yer alış şeklini anlatırken adli tıp açısından bu konuların medyada yer alışına dair içerik açısından daha bilimsel olması gerektiğine dikkat çekti.

Alternatif Tıbbın Bilinçsiz Tüketilmesinin Doğurduğu Zararlar 
Adli Kimya ve Metabolizma üzerine konuşan Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcısı Aslıhan Avcı,  alternatif tıbbın bilinçsiz tüketilmesinin doğurduğu zararlardan bahsetti. Bilinçsiz kullanılan Alternatif Tıbbın kan biyokimyasında beklenmeyen değişimlere sebep olduğunu hatta ölümcül sonuçlar doğurabileceğini söyledi. 


Tek Yumurta İkizlerinin Kimliklendirilmesi
 Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü’nden Dr. Yeşim Doğan, Bio. Merve İyras, Bio. Merve Parlakgörür, Biomüh. Emine Firdevs Yıldırım’ın ortak olarak hazırladıkları Tek Yumurta İkizlerinin Kimliklendirilmesi konulu bildiride, adli olaylarda genetik kimliklendirme yapılması sırasında çözüm bulunamayan tek yumurta ikizlerinin kimliklendirilmesi ile ilgili örnek olaylar izleyiciler ile paylaşıldı. Örnek olayların ardından tek yumurta ikizlerinin DNA dizilimlerinin aynı olmadığı ve ayırt edilebilmeleri amacıyla literatürde kabul edilen farklı yaklaşımlar anlatıldı ve giderek atan tek yumurta ikizi nüfusuna paralel olarak yaygın olarak kabul edilen bir metot oluşturulmasının gerekliliğinden söz edildi.  

Toplu Gömülerde Tarihlendirme
Kosova Adli Tıp Kurumu Direktörü Prof. Dr. Arsim Gerxhaliu başkanlığında gerçekleşti. Toplu Gömülerde Tarihlendirme konulu bildiriyi gerçekleştiren Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü müdürü Doç. Dr. Niyazi Meriç göreceli ve mutlak yaşlandırma tekniklerini, mutlak yaşlandırmada kullanılan C-14, Elektron spin rezonans ve lüminesans yöntemleri anlattı. Doç. Dr. Meriç bu tekniklerin toplu gömülerde tarihlendirme sahip olduğu öneme ve adli bilimlerde toplu gömülerin ve tarihlendirilmesinin ehemmiyetine dikkat çekti. 


Adli Diş Hekiminin Görevleri Bilinmeli
Adli Diş Hekimliği ve Dişlerden Kimliklendirme konulu bildirisinde, Gülhane Askeri Tıp Akademisi diş hekimliği emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Sinan Aydıntuğ, “Öncelikle diş hekimliğini bilmek lazım ki daha sonra adli diş hekimliğini, hukuk ile olan bağlantısını ve adli diş hekiminin görevlerini bilelim” dedi. Adli diş hekimliğinin tarihçesini ve Türkiye’de adli diş hekimliği konusunda çalışmış ve çalışan değerli bilim insanlarını ve çalışmalarını tanıtan Prof. Dr. Aydıntuğ adli diş muayenesinin, ağız otopsisinin, analiz, değerlendirme ve raporlama süreçlerinin önemi vurguladığı bildirisinde kişilere ait ağız, diş ve çene röntgeninin adli vakaların çözümlenmesinde büyük fayda sağlayacağını vurguladı. Sırbistan’dan katılan Prof. Dr. Redjep Şkrijel Muhacirlerde Sıtma Hastalığı konu bildirisine enfeksiyon tarihini anlatarak başladı. Sıtma ve kolera hastalığının savaş döneminde kötü hijyenik koşulların etkisiyle salgına neden olduğunu ve sadece yeni pazarda 10 mahallenin yok olmasına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Şkrijel muhacirlerin bu salgından dolayı maruz kaldıkları büyük zarara dikkat çekerek bildirisini noktaladı. 


Kosova 2008 Yılında İlk Adli Vakayı Kabul Etti
DNA Analizi Uzmanı Fatmir Ademi Kosova’da DNA Analizinin Gelişmesi konulu bildirisinde DNA ve Seroloji laboratuvarının Kosova Adli Bilimler Ajansı bünyesinde 2005 yılında kurulduğunu, ihtisas eğitimi almış 4 uzman ile çalıştıklarını ve şu anda Kosova’nın ihtiyacını karşıladıklarını söyledi. 2008 yılında ilk adli vakayı kabul ettiklerini belirten Ademi, 6 yıldır devam eden çalışmalarında 5 bin delil incelediklerini ve kan, meni, tükürük, diş, kıl ve tüm vücut kıllarından DNA analizi yaptıklarını belirtti. Hedeflerinin daha da ilerlemek olduğunu söyleyen Ademi şu anda DNA analiz metotlarının akreditasyonunda final aşamasında olduklarını da belirtti. 

Etiketler , | Yorum Yok